Edirne’de çarşı pazarı dolaştığımızda, işyerlerimizin isimlerinin büyük çoğunluğunun yabancı isimden oluştuğunu görünce kendinizi adeta bir başka ülkede sanıyorsunuz.
Bakıyorsunuz işyerlerinin bilinen Türkçe isimleri yok olmuş, onun yerine ne olduğu anlaşılmayan yabancı isimler gelmiş.
Bunların bir kısmının marka isimler olduğunu ve verilmesi zorunlu olduğunu kabul edelim.
Onun dışında mesela;yıllardır berber olarak bilinen işyerlerinin kuaför hatta başka isimlerle yazılmasının ne yararı var.
Bu tür yabancı isimler onlara ne kazandırabilir?
Bir özentiye kapılıp ne olduğu anlaşılmayan isimlerle işyerlerimizi tanıtıyoruz.
Bu isimleri doğru bulmadıklarını bunun Türkçeye saygısızlık olduğunu belirten vatandaşlar; Ortak lehçemiz olan Türkçe hepimizin ortak dili ve ortak değeri.
İşyerlerine Türkçe isimler yazıldığında herkes o işyerinin ne iş yaptığını anlayacak.
Yabancı isimler yazıldığında o işyerinin ne pazarladığını ancak içeri girdiğinde anlayabiliyorsunuz.
Bu özenti Türkçemize vurulan bir darbedir. Bazıları ise işyeri isminin yarısını yabancı isimle yarısını ise Türkçe yazıyor.
Bu tür özentiler Türkçeyi hor gören, ikinci plana iten özentiler dilimize saygısızlıktır. İşyerlerinin bilinen isimleriyle tanınmasında ne mahzuru olabilir” diye tepkilerini ilettiler. Gerçekten bunda haklılık var. İnsanlar çarşıda dolaştığında “ Acaba yabancı bir ülkeye mi geldim” diyor. Ne yazık ki, özentiyi bir şeye özenmeyi çok seviyoruz.
EĞİTİMCİLERİMİZ KAHVELERDE ZAMAN TÜKETMEMELİ
Uzun yıllar eğitime hizmet verip yüzlerce öğrenci yetiştiren öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu emekliliklerini kahve köşelerinde geçiriyor.
Gün boyu sağlıksız ortamda, ya oyun oynayıp ya da bir kenarda oturarak zaman tüketiyor. Eğitim gibi günümüzde önemi daha da artan bir konuda birikimi olan eğitimcilerimiz, emeklilik sürelerinde bir araya gelip çocukların eğitimine katkı yapmaları daha doğru olmaz mı?
Bugün emekli olan öğretmenlerimiz aslında en donanımlı ve meslek aşkı olan belki de arzulanan eğitim sistemimizin son temsilcileri.
Eğitimin yaz boz tahtasına döndüğü, her bakanın kendisine uygun sistem getirdiği günümüzde, emekli eğitim emekçileri bir araya gelip çocukların eğitimine katkı yapmaları hem kendilerinin huzur içinde olmalarını sağlayacak , hem de eğitim konusunda ikilem içinde kalan öğrencilerin başarısına katkı yapacak.
Öğretmenlerimizin en verimli çağında kahve köşelerinde ömür tüketmeleri onların sağlıkları açısından da zararlı. Her gün sağlıksız ve onlarca kişinin kaldığı ortamda herkesin el attığı taş ve kağıtlarla oynayıp onun stresiyle eve gitmeleri ve böyle sürüp giden monoton yaşam onların emeklilik ömrünü daha da kısaltacağını bu işin uzmanları söylüyor.
Onun yerine emekli eğitimcilerimizin sağlıkları elverdiğince deneyim sahibi olduğu meslekleriyle ilgili meşgale bulmaları emekli eğitimcilerimizin sağlıkları açısından da olumlu katkı sağlayacaktır. Bu arada eğitimde yeterli olmayan öğrencilere yapacakları katkı onları manevi yönden de mutlu edecektir.
Emekli öğretmenlerimiz çağdaş eğitimin tüm boyutlarıyla uygulandığı eğitim sistemimizin son temsilcileridir.
Bunun bilincinde olarak eğitimcilerimizin yeni neslin yetişmesine katkı yapmaları en azından bugüne kadar yaptıkları hizmet kadar değerli olacaktır.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
İLK KİBRİTİMİZİ 1929 YILINDA ÇAKTIK
Türkiye’de ilk kibrit fabrikamız İstanbul’da Büyükdere Bahçeköy yolu üzerinde açıldı.
Türkiye’de o tarihe gelinceye kadar kibrit dış ülkelerden ithal ediliyordu. 1929 yılında çıkarılan bir yasayla kibrit yapım, alım ve satımı Tekel Genel Müdürlüğü’ne verildi. 1956 yılından sonra Kibrit yapımı ve satımı serbest bırakılınca tekel’in yanı sıra özel fabrikalar da kuruldu.
ÖZLÜ SÖZ
Bilgi insanı kuşkudan, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak ise korkudan kurtarır.
CONFUCLUS
