Eski notlarımı karıştırdım 29 Ocak 2008 günü düştüğüm notu bugüne uyarlarsak pek fark yaratmıyor. O günün tehlikelerini görmeyip ona methiyeler düzenlerin olduğu bir dönemde ülke sorunlarında kısıtlı imkanı olan bir mahalli basın mensubu bugün yakındığımız teşhisi koyabilmiş. O gün büyük basınımız ülkeyi badirelere sürükleyecek bu tehlike için methiyeler düzüyordu. O günlerin arşivlerine bir göz atıldığında bunu görmek mümkün. Bazı durumlarda mahalli basın sorunlarda daha soğukkanlı yaşlaşıyor. Çünkü bu tür oluşumlardan çıkarı olmadığı için mümkün olduğunca doğruları yazabiliyor. Benim gibi ülkenin dört bir yanındaki basın mensubu arkadaşlarım. O günlerin tehlikesini yazılarında yar vermişlerdir . Burada ben tam 12 yıl önceki notumu köşeme aktarmak istiyorum.
SOS VERİYOR
“Türkiye Cumhuriyetinin bazı kurumlarının son yıllarda düştüğü durum gerçekten SOS veriyor.Bunu taraflı bir yorumcu gibi söylemiyorum. Bugüne kadar ülkemizin birliğini sağlayan çimentosunu oluşturan değerlerin dejenere edilmesi birliğimizi oluşturan kurum ve kuruluşlara şüphe ile yaklaşılması çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Bugün kendileri güçlü görenler güçlünün arkasına sığınanlar yarın bu güçlerini kaybettiklerinde ne uruma düşeceklerini hesaplamak zorundadırlar. Bu ülke bugüne kadar çok badireler atlattı. Ülkede suni mutluluk yaratmak isteyenlerin sonu hiçbir zaman hayırlı olmamıştır.” Tarih 29.04 2008
Bu satırları Fetullah tehlikesinin gündemde olduğu, bazılarının buna alkış tutup destek verdiği bir dönemde ben bu satırları yazmıştım. Geçen zaman ona destek verenleri değil gücü oranında aklı erdiği kadar tehlikeye dikkat çekenleri doğruladı.
-------------------
DOĞRU SÖYLEYENİ DOKUZ KÖYDEN KOVARLARMIŞ
Ülkemizde toplum arasında doğru söylemenin önemini ve bazı hallerde tehlikesini vurgulamak,doğruluğun bir erdem olduğunu vurgulamak amacıyla halkımız arasınd yaygın bir söz vardır” Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” denilir.Bu bir anlamda doğruluğun insan yaşamında risk olduğu ifade edilir.
Dokuz köyden kovulmayı göze alamayanlar çoğu zaman dara düştüklerinde doğru söylemeye de cesaret edemezler . Geçmiş tarihimizde doğru söylediği, gerçekleri açıkladığı için köşe bucak dolaşan sürülen, işkence gören doğruluğun çilesini çeken doğrucu Davutlar her zaman bulunmuştur.
Bunlar toplum yararına olacak doğruları söylediğinde defalarca kovulsun, hakaret görsün . Onlar gün gelir toplum nezdinde saygın yerini alırlar.
Doğrular kendileri yararına olmadığı zamanlar gerçekler çoğu zaman yönetimde söz sahibi olan çevreleri rahatsız etmiş,haklılığı, doğruları savunanlar her zaman onların gazabına uğramış çile çeken insanlar olmuştur.
Rahmetli Çetin Altan köşe yazısını bu sözleri örnek alarak doğru söyleyenlerin dokuz köyden kovulduğunu belirtmek , doğruluğun önemine dikkat çekmek için yazılarını “ Onuncu köy” adı altında yazmıştır.
Günümüzde de halk yararına olan konularda tüm güçlükleri göz alarak doğruları savunmak her zaman haklılığınızı kanıtlamak için yeterli olmayabilir , doğru olan sözleriniz bazılarını rahatsız edebilir,bunun sonunda dokuz köyden kovulmuş olabilirsiniz.
Onun için çoğu kez doğru sözlerinizin sonuçlarına katlanmak zorunda kalabilirsiniz.
Diğer taraftan ,doğruları bildiği halde gizleyip yalanlara alet olmak da insanlık adına hiç onurlu tavır değildir.
Gerçekleri gizleyip bunların bazılarının veya kendi yararınıza olacağını düşünerek geçici olarak bunun yaratacağı imkanlardan yararlanabilirsiniz.
Fakat gerçekleri gizlemeyi kendi vicdanınıza kabul ettiremezsiniz.Eninde sonunda gerçekler ortaya çıkar. Mızrak çuvala sığmaz
Eğer gizlediğiniz doğrular topluma zarar veriyorsa eninde sonunda doğruların ortaya çıkması ile arkanızda saygın bir anı bırakamazsınız.Doğruları gizlemenin faturası, utancı çocuklarınıza kadar sirayet eder.
Ülkemizde ve dünyamızda bunun çeşitli örnekleri var.
Bir zamanlar güçlü olan çevrelerin arkasına takılıp yanlışlara alkış tutanlar” tamam efendim olur efendim, siz en iyisini bilirsiniz” diyenler o koruma zırhları kalktığı zaman sudan çıkmış balığa dönmüşlerdir.
Onun için doğruları söylemek ve doğruluktan ayrılmamanın çoğu zaman sonuçları acı da olsa onurlu yaşamanın, gelecekte saygı ile anılmanın en emin yoludur.
Doğru söyleyenler dokuz köyden kovulmuş olsa da onuncu köy onurlu yaşam için daha güvenli yoldur.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
AĞIZDA GEVELEMEDEN SÖYLENMELİ
Bakıyoruz, çevremizde halkın bir bölümü bir yerlerden, bazı kurumlardan şikâyetçi. Kimisi mahalli yöneticilerden bazıları resmi kurumlardan, odalardan şikayetçi.
Bunların birçoğu dayanağı olmayan kulaktan duyma suçlardan türeyen mesnetsiz yakınmalar.
Aslında, bölgemizde şikâyet edilmesi çözümüne katkı sağlanması gereken konuların çok olduğu muhakkak.
Bunlar her zaman ilgili yerlere belgeleri ve gerekçeleri gösterilerek yapılması çözümü açısından en doru yol olduğu halde halkımız bunu birbirine dedikodu şeklinde duyurmayı uygun görüyor.
Bu şikâyetlerde gerçeklerin saptırılması sorunların çözümünü de zora sokuyor.
Genellikle bir şikâyetin nasıl yapılacağı ,nasıl sağlıklı sonuç alınacağı konusunda izlenmesi gereken yollara gerek duymayıp bunları sokak ağzı ve dedikodu şeklinde duyurmayı daha emin yol olarak görüyoruz ve yanlış yapıyoruz.
Bu durum sorunların çözümünü daha da zora sokuyor.
Bu tutarsızlık , birlik ve beraberliğin olmaması ilimizdeki sorunların Ankara’da çözümünü de açmaza sokuyor.
Sonra da, ilimize hizmetlerin az olmasından yakınıyoruz.
Bunda yerel basının da suçu yok diyemeyiz.
Bizler demokratik kitle örgütlerinin desteğini alarak Edirne’ye gerekli bir hizmet üzerinde odaklanıp bunu üst makamlara taşısak o sorunun çözümü daha kolay olmaz mı?
Ne yazık ki Edirneliler olarak Biz bu birlikteliği bir türlü sağlayamıyoruz.
Sonunda da işlerin olmadığından yakınıyoruz.
Biz önce iğneyi kendimize sonra çuvaldızı başkasına batıralım.
-------------
KURU TEMİZLEME VİTRİNİNİ SATIŞ MAĞAZASI SANMIŞ.
Bir ülkede çarşı gezisine çıkan başbakan bir vitrinin önünde durarak, “Yahu şu fiyatlara bakınız, halk bir de pahalılıktan bahsediyor.
Baksana şu fiyatlara, ceket beş lira, gömlek iki lira, pantolon ise üç liraya satılıyor, bundan ucuz fiyat olur mu? “
Başbakanın bu söz üzerine yardımcısı lafa karışır:
“Efendim baktığınız vitrin kuru temizleyicinin vitrini “ der
------------------------
ÖZLÜ SÖZ
-Bozuk olunca maya, ne ar tutar , ne de aya
MEVLANA
-Kötüler kendilerine tahammül edildikçe daha çok azarlar.
Şeyh Sadi Şirazi
-Türkü yine o türkü, sazlarda tel değişti.
Yumruk yine o yumruk bir varsa el değişti.
Neyzen Tevfik
