İnsanlar bir yandan yerinden yurdundan edilmiş yolları düşmüş sığınacakları bir yer arıyorlar.Bu kış gününde kırlarda açıkta yatıyorlar, gelecek güvenceleri yok. Bakıyoruz medeni Avrupa ülkeler karşısında ilgisiz.
Bir kararla “ sınır kapılarını açıyoruz mülteciler istediği yere gidebilir” denildi.
Bunu fırsat bilen ülkenin dört bir yanındaki mülteciler Avrupa hayali ile sınır kapılarına doldu.Buraya geldiklerinde Yüzlerinde sevinç vardı gülüş cümbüş , Avrupa hayaliyle hudut kapılarına geldiler.kendilerine nereye gidiyorsunuz diye sorulduğunda” Mutlu bir şekilde çok şükür izin verildi Avrupa’ya gidiyoruz Cumhurbaşkanımız sınır kapılarını açacağını söyledi” dediler. Bu umutla hudut kapılarına gelen mültecilerin umutları sınıra geldiğinde son buldu.
İl sınırları içinde dört hudut kapısı olan Edirne’nin sınırlardan çıkış yerlerini Yunan ve Bulgar askerleri tutmuştu. Nehirden botla karşıya geçmek isteyenleri döverek geri gönderiyorlardı. Tekrar geri gelenlerin vücudu yara bere içindeydi.
Yunan sınır güvenlik kuvvetleri tarafından dövülmüşlerdi.
Bu yersiz yurtsuz insanların şu anda tek sığınacak alanı iki ülke arasındaki tampon bölgeler oldu.
Oraları hiçbir ülkenin toprağı değildi. Peki bu insanlar orada nasıl yaşamlarını sürdüreceklerdi. Hayırsever halkımız evlerinde ne kadar fazla eşya ve yiyecek varsa bu insanlara verme gayreti içinde oldu. Onlar bir yüz değil on binleri aşıyordu. Bunu karşılamaya Edirnelilerin gücü yetmezdi.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------
FIRSATÇILAR TÜREDİ
Mültecilerin bu durumunu fırsata çevirmek isteyen açıkgözler, bugüne kadar olduğu gibi yine onların sırtından geçinme yolunu seçtiler.Bu asalak insanlar bu kişilerin ulaşımını fahiş fiyatlarla sağlamaya devam ediyorlar . Bazı utanmazlar bunu bir başarı gibi medyaya anlatmadan çekinmediler.Bunların arısında Edirneliler varsa onlar için de gereken yapılmalı.Bu kentin adını karalamaya kimsenin hakkı yoktur. Böyle zamanlarda bu ve benzeri yolu seçen asalaklar türer onlar için milli duygu ,haysiyet acıma, insaf diye bir anlayış yoktur. Olar sadece kendi çıkarlarını düşünürler. Bu yola tevessül edenler sıkı takip edilmeli. Cefakar ve vefakar Edirne halkını lekelemek isteyen haysiyetsiz kişilere bu fırsat verilmemeli.
Yoksa Edirne’yi kötülemek için kuyruğa giren bazı çevrelerin ekmeğine yağ sürmüş oluruz.
Böyle günlerde karanlık odakların pusuda beklediğini unutmayalım.
---------------------------------------------------------------------------------------------------
KIRGINLAKLAR BİR YANA BIRAKILMALI
Ülkemiz özellikle de bölgemiz çok önemli günlerden geçiyor. Sokaklarımızda ve çevremizde Edirne nüfusu kadar yabancı insanlar mülteciler var. Bunların ne ve kimler olduğu belirsiz. Onun için herkesin dikkatli olması dayanışma içinde bulunması gerekir.
Sokağa çıktığımızda çevremize dikkat etmeliyiz:
Aç sefil her şeyini kaybetme korkusu yaşayan insanlardan çekinmek gerekir.
Kimlikleri dahi olup olmadığından şüphe duyulan bu insanlarla Edirneliler arasında tatsız bir olay olduğunda önce Türkiye’de bu olayı kendi çıkarına yorumlayan malum basının daha sonra da ülkemizi karalamak kötü göstermek isteyen yabancı basının malzemesi oluruz.
Edirne, bazı çevrelerin hedefinde olan bir il. Bunlara fırsat vermemek için, siyaseti, küçük çıkarları bir kenara bırakıp kentimizin yararını düşünerek el birliği , dayanışma içinde olmalıyız.
Yoksa buradan doğacak kötü sonuçların faturası hepimize çıkacaktır.Bazı kişilerin bu amaçla pusuda beklediklerini unutmayalım.
------------------
SORUNLAR SİYAH- BEYAZ GİBİ DEĞERLENDİRİLMEMELİ
Bölgemiz siyasileri ve ona dersek verenler arasında yaygın bir görüş var.
‘Ya benden yanasın ya da karşımdasın’. Siyah ile beyaz gibi tamamen farklı bir görüş bu.
Ara renklerin olabileceğini dikkate alan yok. Bu görüyle siyasiler arasında dostluk ve ittifakın sağlanması mümkün değil.
Farklı, karşı görüşlerin de doğruları bulmada faydalı olması gerekir.
Atalarınız “ Barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar” diye boşuna dememiş.
Kısaca anlamı şu: Fikirlerin çatışmasından hakiki fikirler ortaya çıkar.
Bunun aksi, sadece benim dediklerin doğru diğerleri tümüyle yanlış demek, karşı fikirleri hiçbir hak tanımamak yanlışlığa zemin hazırlar.
Bu anlayış demokrasi ile de bağdaşmaz.
Ne yazık ki, siyasilerimizden çoğu ‘Yoğurdum ekşi’ demiyor. Büyük bölümü kendi dar tek yanlı, bilgi sahibi olmadan kabul ettikleri fikirleriyle siyasi yorum yapıyor.
Bu da sonunda partiler ve siyasi görüşler arasında anlaşma yerine çelişkilerin artmasına neden oluyor.
Birden fazla fikrin arasında doğruları bulmak her zaman daha sağlıklı olur.
Tek kaynaktan yararlanıp olayları bu mantıkla değerlendirenler çoğu kez yanlış yapabilir .
Onun için siyasilerimiz kendi görüş ve fikirleri yanında karşı olan fikirlerin de doğru olabileceğini dikkate alarak ortak yanlarını bulup ittifak yapmaları demokrasimiz açısından da bir kazanç olacaktır.
Bölgemiz insanlarının özellikle sosyal demokratların bu tür ittifaklara konsensüse daha çok ihtiyaçları vardır.
------------------------------------------------------------
FIKRA
TRENDE PENCERE KAVGASI
Haydarpaşa garından kalkan tren Erenköy’e doğru yol alıyordu. zayıf yaşlı bir kadın bilet denetimi yapan tren görevlisine sordu.
“ Evladım pencereyi kapatabilir misiniz?”dedi.”Yoksa bu rüzgar beni öldürecek”
Görevli tam pencereyi kapatacağı sırada yaşlı şişman bir hanım pencerenin açık olmasını istedi.
“Sakın ha pencereyi kapatmayın, pencere kapanırsa havasızlıktan boğulurum”
Daha sonra iki kadın arasında pencere açılsın, kapansın tartışması başladı.
Uzun süre bu tartışma devam etti.
Bu tartışmaya kulak veren bir yolcu tren görevlisine şöyle bir öneride bulundu:
”Beyefendi siz önce pencereyi kapatın şişman hanım havasızlıktan boğulsun.
Daha sonra pencereyi açın bu kez zayıf hanım rüzgardan yaşamını yitirsin, Biz de böylece rahat bir yolculuk yapabilelim” dedi.
-------------------------------------------------
FIKRA
DİL ALTIRNDA BAKLA
Zamanın birinde mollanın çömezi çok küfürbazmış, sürekli küfür edermiş. Çömezin küfür etmemesi için molla tarafından dilinin altına bakla konulmuş.
Bir gün molla ile çömezi bir sokaktan geçerken,bir kadın “ Molla efendi biraz bekler misin” demiş.
Kadının bu talebi üzerine molla uzun süre beklemiş.
Sonunda kadın beklediği için mollaya teşekkür etmiş.
Molla kadına neden bu kadar beklettiğini sormuş. Kadın:
“ Tavuğumu kuluçkaya yatırdım civcivler sizin sarığınızdaki gibi tepeli olsun diye beklettim” demesi üzerine,molla çömezine “çıkar ulan dilinin altından baklayı” istediğin gibi küfredebilirsin demiş.
------------------------------------------
FIKRA
BEYİ KAPICIYMIŞ
Orta yaşlı bir kadın dışarıdan sınava girip ilkokul diploması almak ister.
Kendisine sınavda şöyle sorular yöneltilir:
“ Kalp ne iş yapar?”
-“Vücutta kan dolaşımını sağlar”
“Midenin görevi nedir?”
-“Sindirimi sağlar”
“Gözlerin görevi nedir?
“Görmemizi sağlar”
“ Ayakların görevi nedir yürümemizi sağlar
“ Beyin ne iş yapar?”
“ Bizim apartmanda kapıcılık yapar” der.
