Ülkemiz bugüne kadar onlarca deprem felaketi yaşadı. Depremlerde on binlerce insanımız çürük binaların altında kalarak can verdi.
Bir süre sonra bu acılar, depreme karşı alınması gereken önlemler unutuldu gitti her bir önlem sözde kaldı.
Onun ötesinde, depremzedelere dağıtılması gereken halktan toplanan paraların da akıbeti meçhul.
İnsan yaşamı ile doğrudan ilgili olan bu konuya neden duyarsız kalınıyor?
“Ateş düştüğü yeri yakar” misali deprem felaketine maruz kalanlar sadece bu acıyı yaşıyor?
Bu konu acil olarak çözümlenmesi gereken bir sorun olduğu göz ardı ediliyor.
Deprem değil, binalarda kötü malzemenin kullanıldığı dayanıksız yapıların ölüme neden olduğu gerçeği unutuluyor.
İzmir’de meydana gelen depremde bu acı gerçekle bir kez daha yüz yüze geldik.
Bina enkazlarında görüldü ki, yıkılan apartmanların yapımında kullanılan malzemeler bu felaketi hazırlamış.
Yıkılan bina yakınındaki evler ayakta olmasına karşın bu binaların yıkılma sebepleri bu kez daha detaylı şekilde araştırılmalı.
----------------------
453 BİN MÜTEAHHİT
Ülkemizde hiç bir Avrupa ülkesinde bulunmayan oranda bina yapımını üstlenen müteahhit var.
Yapılan istatistiğe göre Almanya’nın 3.550 müteahhidine karşın ülkemizde 453 bin müteahhit bulunuyor.
Bu görevi yapmak için herhangi bir koşul yok. Parası olan hangi meslekten olursa olsun ,inşaatla ilgisi ve bilgisi olmayan kişiler de bu işi yapabiliyor.
Bu görevi layıkıyla yapanlar olduğu gibi hileli iş yapan, insan yaşamını dikkate almayıp eksik malzeme kullanan müteahhitlerin bulunduğu bir gerçek.
Bu tür işleri yapanlar yeterince denetlenmemenin faturasını halkımız canlarıyla ödüyor. Bu meslek mensuplarına da bir düzenleme ve denetin getirilmesi gerekmiyor mu?
Bu işin tek sorumluluğunu binaları yapanlar olduğunu düşünmek de yanlış olur, sorunu çözmez.
Bir de bu binaların iyice denetlenmesi gerekiyor. Binalarda yeterli denetim yapılması durumunda bu tür çürük binalara oturma izni verilemez.
Bu tür işlerde zincirleme aksaklıklar, ihmaller var .
Onun önüne geçilmediği sürece biz daha çok böyle acı günler yaşarız.”oturulmaz” denilen binalara neden oturma izni veriliyor?
Bu her yer için geçerli .Bölgemizde de inşaatların sağlıklı bir şekilde denetlenip denetlenmediği konusuna da şüphe ile bakmak gerekir. İnşaat sektörü rantın en yoğun olduğu haksız kazancı da geçerli olabileceği bir alan.
Edirne’de deprem tehlikesi yok diyemeyiz. Daha önceki yıllarda Edirne’de de büyük depremler olmuş.
Ülkemizin deprem kuşağında olduğunu unutmamalıyız.
Yurdun diğer bölgelerinde yaşanan deprem felaketinin bölgemizde de olabileceğini dikkate alarak binalarınızın çok iyi denetlenmesi gerekir.
---------------------------------
TRAKYA ÜNİVERSİTESİ ZAN ALTINDA KALMAMALI
Bir süre önce gazetemizde ”O doktor tutuklandı” adıyla yer alan haberde bıçak parası adı altında rüşvet aldığı gerekçesiyle Emniyet güçlerince gözaltına alınan T. Ü Tıp Fakültemsi Öğretim Üyesi İ.E.C’nin yapılan sorgulanması sonrası tutuklandığı belirtildi.
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele ekiplerince suçüstü yakalanarak gözaltına alınan İ.E.C sorgulanmasını ardından tutuklanmasına karar verildi.
Trakya Üniversitesi gibi ilimizin ve bölgemizin en önemli ve saygın sağlık merkezinde meydana gelen bu olay beraberinde halk arasında “Acaba Tıp fakültesi gibi hekimlerin yetiştiği eğitim gördüğü bir güzide kuruluşumuzda böyle rüşvet olayları da mı oluyor” tartışmasına neden olabilir.
Üniversitedeki ve diğer yetkililer tarafından bu tür olaylara karışan kişilerin olup olmadığının kapsamlı bir şekilde araştırılması gerekir.
Trakya Üniversitesi gibi bölgemizin en saygın , tedavi amacıyla halkı güvenle gittiği bir eğitim hastanesinde Hipokrat yemini eden meslektaşlarının canlarını ortaya koyarak görev yaptığı ,Ülkemizde ölümcül bir salgın hastalığının yaygın olduğu bir dönemde münferit de olsa bir meslek mensubunun bu türde rüşvet olaylarına karışması üzüntü verici bir durum .
Üniversitenin saygınlığı açısından bu eğitim kuruluşunda rüşvet karşılığı, hizmet verenlerin olup olmadığı detaylı bir şekilde araştırılmalı.
Rüşvet karşılığı sağlık hizmeti vermek bu mesleğin saygınlığına, itibarına gölge düşürür.
Umarım, T.Ü hastanesinde bundan böyle bu tür olaylara meydan vermemek için gerekli önlemler alınır.
Eğer, kurumda tutuklanan bir kişiden başka rüşvet talebinde bulunanlar varsa onlar da ortaya çıkarılmalı.
Böylece, çok saygın bir meslek olan, tabiplerimizin görev yaptığı ve eğitim gördüğü T. Üniversite Hastanesinde bunun bir kişiyle sınırlı olduğu, rüşvetle tür sağlık hizmeti verilmediği kanıtlanmış olur.
