YIL 1964 Ve ben artık İstanbul Eğitim Enstitüsü Pedagoji (Eğitim Bilimler) Bölümü öğrencisiydim. Dört yıl öğretmenlikten sonra yeniden öğrenci olmak…

Hani derler ya,” Attan inip, eşeğe binmek” Onun gibi bir şeydi yaşadığım. Ama mutluydum. İstediğim bir şeydi çünkü.

O zamanlar Eğitim Enstitülerinde branşında kendini kanıtlamış, kitap yazmış öğretmenler vardı. B. Necatigil’i, A. Kabaklı’ı, Orhan Şaik Gökyay’ı, Şükrü Selçikoğlu’nu Baha Dürder’i, Haydar Ediskun’u, Salih Otaran’’ı ve diğer çok değerli öğretmenleri orada tanıdım…

Birini daha tanıdım o yıllarda. Elli küsür yıldır eşim olan Suzan’ı

Karma bir okuldu. Ve yatılıydı İki yıl çabucak geçiverdi

İstanbul’un zenginliğinden de ayrıca ve çokça yararlandık. Opera ve opereti bile orada yaşadık. İstanbul o zamanlar iki milyon kadardı. Belki de en güzel yıllarıydı.

Seçmeli ders olarak seçtiğim Türkçe dersleri nedeniyle tanımıştım B. Necatigil’i. Ortaokul’da Şair Uluğ Turanlıoğlu Öğretmen Okulunda şair ve yazar Mehmet Aydın öğretmenlerim olmuştu.

Şiir sevgim vardı ama bu okulda yeniden canlanmıştı. Öğretmen Okulunun son sınıfında yazmaya başlamıştım ufak ufak. Bir şiir okuma yarışmasında üçüncü olunca ilgim daha belirginleşti.

İki yıl bitince kura çekmek için Ankara’ya gittik. Urfa Kız Öğretmen Lisesi Meslek dersleri öğretmenliğine atanmış oldum. Zamanı gelinde Haydarpaşa’dan o yöne giden trene atladım. Akşam üzeriydi. Bütün gece yol aldık. Sabah uyandığımda baktım ki, henüz Niğde’nin oralardayız. Bir çok karanlık tünellerden geçtikten sonra gazi Antep’e ulaştık. Son istasyonmuş. Oysa Urfa’ya çok vardı. Bir benzin tankeriyle Şanlı Urfa’ya ulaşmıştık. Okulu bulup göreve başladım. Arkadaşlar evlerine aldılar beni de çok sıcak olduğu için evler, kalın taşlardan yapılmış. Ününü ve öyküsünü yolda duyduğum balıklı gölü gidip gördük. Gerçekten ilginç bir yerdi, öyküsü de öyle

Urfa beni açmamıştı. Yemeklerine ve sıcağına bir türlü alışamamıştım. Maraşlı bir meslektaşla becayiş yaparak Kastamonu Göl Öğretmen Okuluna atandım. Bir ay kadar Urfa günleri sona ermişti. Kısa bir süre sonra Şehrin 0n iki kilometre dışında yer alan bir eski Köy Enstitüsü idi.

Kastamonu bana daha iyi geldi. Dört yıl doğa ile içiçe yaşamış oldum böylece. Bir süre sonra eşim de yanıma şehrin içindeki bir okula atanınca daha mutlu ve huzurlu günler başlamıştı. Orada da güzel günler yaşamıştık. 68 boykotu orada yaşanmıştı. İfadeler, soruşturmalar sürüp gitti. Neyse ki bir ceza almamıştık.

Gözüm yine de Trakya’daydık. Bakanlığa bir dilekçe vererek bu bölgede bir okula atanmamı istedim Ekimin sonlarında Edirne Kız Öğretmen Okuluna atandığımı öğrendim. Ama eşim dokuz aylıktı. Eşyaları da orada bırakarak Alel acele Vize’ye yani baba evine kapağı attık. Gerçekten de bir hafta sonra doğum olmuştu.

Ama artık Edirneliydik. Özel bir arabayla kiraladığımız eve yerleştik. Kasım-1970. Bebeğimiz henüz on beş günlüktü. Ufak tefek şiir yazma olayı burada giderek biçimlendi. Daha çok çocuk şiirleri yazıyordum. İşte, Edirne’nin Kurtuluşu için, Edirne ile ilgili bir şiirim:

EDİRNEM

Çok savaşlar olmuş

Anlatırdı dedem

Sayfa sayfa tarihsin, sen

Serhat şehri Edirnem

Tarihi eserlerinle

Göğü delen minarelerinle

Türk sanatını yaşatırsın sen

Serhat şehri Edirnem

Meriç, Tunca bir yanda

Selimiye bir yanda

Güzelliğinle şen

Mehmetçiksin Edirnem

Güzelliğin saçılmayacak kadar

Gönlüm senin için atar

Vatanımın gururusun sen

Serhat şehri Edirnem

Kapıkule Pazarkule ile

Avrupa’ya açılan

Bir kapısın sen

Serhat şehri Edirnem

Kıyık Karaağaç

Söğütlük Sarayiçi

Sayfa sayfa sen

Atatürk’sün Edirnem

Vizel iN.T

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.