Son yıllarda medya haberlerinde yeni bir bir yöntem türedi.
Bir kişinin söylediğinden birkaç cümle alıp ondan başka manalar çıkarmak, onu zan altında bırakmak kısacak öküz altında buzağı arama yöntemi.
Bir kişinin fikirlerini çürütemeyen, halkın o kişiyi kabullenmesine, sevmesine engel olmak isteyen bazı medya ustaları bu kez o kişinin sözlerini tarayıp işine gelen yerleri alarak o kişiyi suçlayıcı farklı haber türetiyorlar.
Böylece amacından farklı bir mana çıkarmak istiyorlar.
Bunlar o kimselerin yandaşları tarafından medyaya ve internete servis ediliyor.
Sözleri çarpıtılan kişi her ne kadar “ben öyle demedim benim sözlerim farklı yöne çekilmiş” demiş olsa da bu sözlere inanan, doğruluğunu tartışma gereğini duymayan, kendi kafasıyla yorum yapma yerine başkalarının söyledikleri yanlış da olsa onlara inanan bir kesim var.
Hani bir söz vardır” çamuru at izi kalsın” denir.
Ne yazı ki sun yıllarda habercilikte bu kural geçerli hale geliyor.
Peki bu işin sonu nereye kadar varacak.
Bu yaklaşımlarıyla toplumu galeyana getirip işi kutuplaştırma boyutuna getirip, bunu bir başarı gibi gösterenlerin eline ne geçecek.
Özellikle bunu geniş alana yayın yapan iletişim araçlarıyla yapmak yandaşlarını mutlu etmek için yalan yanlış haberler türetmek yangına körükle gitmek değil midir.
Bu her kim yaparsa yapsın toplumu doğrulardan uzaklaştıran, yalana alıştıran bir yaklaşımdır ve de sonucu toplumda infial yaratabilecek bir tavırdır.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÜLKEMİZ O KADAR GÜZEL BİR ÜLKE Kİ
Türkiye doğasıyla, insanlarıyla, tarihi güzellikleriyle o kadar güzel bir ülke ki,Ülkemizi ziyaret eden başka ülke insanları ülkemize hayran kalıyor.
Bir gelen bir daha gelmek istiyor.
Ülkemizden yurt dışına çıkanlar geri döndüklerinde ülkesinin ne kadar güzel olduğunu kıymetini daha iyi anlıyor.
Bazı ülkelerin şehirlerinin modern olması yasaları uygulanması huzurlu yaşam için yeterli olmuyor.
O güzellikleri süsleyen beşeri yapının, insanların samimiyetinin de bu güzelliklerin yanında olması gerekir. Statik yapılarıyla adeta makineleşen heyecanı kaybolan toplumlarda bizim ülkemizdeki yaşam heyecanının bulamazsınız.
Ülkemiz insanı tıpkı iklimi gibi değişken olsa da dostluklarını, birbirine bağlarını, sevgisini , folklor zenginliklerini şarkı ve türkülerinde anlatılmak istenilen sevgi ve acıyı başka ülkelerin folklorunda ve ezgilerinde bulamazsınız.
Bu güzelliklere rağmen ne acıdır ki, ülkemizde bazı kişiler deryada yaşayıp deryanın kıymetine bilmeyen balık misali ülkesinin kıymetini bilemiyor.
Ülkesini dış ülkelere kötü tanıtmak için adeta yarış ediyor.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen” güneş balçıkla sı5vanmaz” misali. Ülkemizin güzellikleri ona duyarsız olanlara karşı da bir süre sonra güzelliğini, sevgisini kabul ettirecektir.
Tıpkı doğaya karşı hoyratça davranıp onu tahrip etmemize rağmen doğa güzelliklerinin her baharda yeniden ortaya çıkıp insanlara sunması gibi ülkemizin insanlarımıza bahşettiği güzellikler bize bu ülkeyi kazandıranlar,hizmet edenlerin de değerleri hiçbir zaman yok edilmeyecektir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
NE KADAR GÜZEL
Trakya Üniversitesinde bir toplantıya katıldım.
Toplantı öncesi öğrencilerle sohbet ettim.
Gençlerimiz idealist tümü geleceğini garantiye almak için okullarda başarılı olmaya çalışıyor.Pırıl pırıl heyecan dolu gençlik.
Her biri farklı yörelerden sınavları kazanarak gelmiş.
Hiç birinin diğeri ile sorunu yok. Kardeşçe geçiniyor.
Zamanlarını bir arada geçiriyor.
Aynı sıralarda ders dinliyor.
Birbiri ile kavga eden ülke sorunlarını farklı yöne çekmek isteyen siyasilerimiz öğrencilerin bu barışçıl manzarasını görmelerini isterim.
Geleceğin güvence altına almak isteyen gençlik kavga istemiyor.
Yaşam, gelecek derdine düşmüş. Birçoğu ailesinin kısıtlı imkanlarıyla okullarını devam ediyor.Yemeklerini lüks lokantalarda yeme yerine bir tostla, az masraf yaparak geçiştiriyor.
Bu gençliğimizin kıymetini bilelim.
Onlar bizim geleceğimiz.
Onların arasında insan heyecanlanıyor, mutlu oluyor.
Ata’mız defalarca, gençliğe duyduğu güveni, ülkenin geleceğinin onlarda olduğunu boşuna dememiş.
Ne yazık ki, yaşlar ilerledikçe halkımız gençliğin sadeliğini, güzelliklerini kaybediyor, egoist, karşısındakinin fikirlerini yok bir sayan görünüm kazanıyor.
Bunun en çarpıcı örneğini, ülke yönetiminde en yetkili kurum olan Parlamentomuzda görüyoruz.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
DİŞÇİ KOLTUĞUNDA
Diş hekimi, dişçi koltuğunda elindeki pamuğu ağzına bastırarak, koltukta yatan genç kadına,
“ Hanımefendi” dedi, “ Bu diş çekimi için sizden maalesef iki misli ücret almak zorundayım”
Kadın şaşırarak sordu:
“ Neden doktor bey?”
Diş hekimi kadına canı sıkılmış bir halde cevap verdi:
“ Dişinizi çıkarırken o kadar yaygara yaptınız ki, bekleme salonunda bulunan müşterilerimden ikisi çığlıklarınızı duyunca salonu terk ettiler!”
BİZ GÜNEŞE GİDECEĞİZ
Bir toplantıda konuşurken Amerikalı:
Biz Marsa gideceğiz, demiş
Alman:
Biz de yakıtsız giden otomobil üreteceğiz demiş.
Fransız:
Atom bombasını etkisiz hale getirecek projelerimiz var diye cevap vermiş.
Bizim Karadenizli de onlardan geri kalmamak için :
Biz de güneşe gideceğiz demiş.
Yanındakiler “ Güneşe gitmeniz mümkün değil güneş yakar” demişler
Karadenizli: “ Biz o kadar aptal değiliz tabi, biz güneşe akşam serinliğinde gideceğiz” cevabını vermiş.
********************************************************
ÖZLÜ SÖZ
Doğduğumuz zaman dünyaya hiçbir şey getiremediğimiz gibi, ölürken de hiçbir şey götüremeyiz.
Victor Hugo