Bazı çevreler özellikle siyasi partilerle bağları bulunanlar. Siyasi  görüşlerini  kendi mantık süzgecinden geçirip doğruları yanlışlarla birlikte harmanlama yerine, kulaktan duyma  bilgilerle  gerçeklerle bağdaşmayan fikirler üretiyor.     

Özellikle Ana Muhalefet partisinde her partilinin savunduğu fikirler birbiri ile çelişiyor.

Görüştüğümüz  bazı parti üyeleri kendi kafalarına göre ayrı ayrı   parti görüşü savunuyor. birkaç partililer araya gelsin parti ile ilgili bir konu tartışılırken  bakıyorsunuz bir süre sonra   farklı görüşleri nedeniyle  aralarında tartışma çıkıyor.

Kafalarında oluşmuş parti ilkesi diye bir sorunları yok, Her biri ayrı telden çalıyor, kendilerince olayları yorumluyor.

Böyle birbiri ile çelişen görüşü olan partililerle bulunduğum toplantıda ülkenin güneydoğu politikası ve burada CHP’nin izlediği politika tartışılıyordu. Baktım konuşmacıların bir kısmı  bu hareketin ülke açısından  çok yararlı olduğunu yapılması gerektiğini, bu harekatta  hatanın söz konusu  olmadığını savunuyor  , aynı şekilde Libya ile yapılan anlaşmanın da faydalı olacağını o toprakların bir zamanlar Türk toprağı olduğunu iddia ediyorlardı .

Onun yanında olan arkadaşları ise bunun tam tersi görüşünü savunarak Atatürk’ün en  önemli ilkesi olan Yurtta Sulh,Cihanda Suh  ilkesine uyulmadığını iddia ediyor bunun ülkeye zarar vereceğini  savunuyordu. Bu  ve benzeri parti ilkeleriyle ilgili konularda CHP üyeleri hatta parti yönetiminde olanlar aynı ilkeleri savunmuyor.

İktidar adayı olan bir partide  partililer böyle ikilem içinde oldukları zaman halka kendilerini nasıl kabul ettirecekler?

Bu konuda CHP’nin görüşleri belli” Öyle ama ben bunu savunuyorum. Ülkede demokrasi var” demek o partiye halkın duyduğu  güveni sarsar.

CHP’de  hiçbir zaman önemli siyasi konular dahil   parti ilkelerinde birlik sağlanamadı.

Bu görüntü  halkın bu partiye olan güvenini sarsıyor.

Özellikle okuma alışkanlığı olmayan siyasi programları dinleme yerine dizi filmlerini  ve spor programlarını izleyen partililerin desteklediği siyasi partinin görüşünde bilgi sahibi olmaları mümkün değil.

CHP’nin hiç olmazsa ana ilkelerde fikir birliği içinde olması gerekir.

Bunun için de en tepeden itibaren partililerin ilkeler etrafında kenetlenmeleri gerekiyor. Yoksa her kafadan ayrı ses çıkarsa bu partiye halkı güveni artacağı yerde azalır.

 Yaşanan sıkıntılar da burada odaklanıyor.

----------------------------------------------------------------------------------------------- 

ASGARİ ÜCRET BEKLENTİSİ NEYİ ÇÖZER

Ülkemizde yaşam standartları belli . Bir ailenin yokluk sınırı çevresinde geçimi için asgari ücretin iki katı  paraya ihtiyacı var.

Bakıyorum, bugün herkes asgari ücrete kilitlenmiş.

Sanki bu ücret  beklenenin biraz üstünde açıklanırsa  her şey  normale girecek,  yoksulluk azalacak  asgari ücretle çalışanlar refah içinde yaşayacak. Aslında yok öyle bir şey.  Verilmek istenen ücret daha önceki yollarda olduğu gibi aşağı yukarı belli.

Asgari ücret açıklanmadan piyasadaki zamlar onu alıp götürdü.

Bu  ücretle çalışanlar bir eliyle alıp diğer eliyle daha fazlasını verecek.

Hal böyle olunca asgari ücret için adeta bayram yapmak niye.

Bir de işin farklı yönü var. 

Çalışanların bu ücret artışını bahane eden bazı işverenler  bu kış kıyamet gününde işçi çıkarma  yoluna gidebilirler.

Çalışanlar için en büyük tehlike bu.

Dilerim birkaç liralık ücret artışı işsizliğin artışına neden olmaz.

------------------------------------------------------------------------------------- 

ORADA BİR KÖY VAR UZAKTA

Ahmet Kutsi Tecer’in dizeleri olan “ Orada bir köy var uzakta-O köy bizim köyümüzdür- Gitmesek de tozmasak da –O köy bizim köyümüzdür” mısralarına tıpatıp uyan bir köyümüz var. Bu köy varlık içinde yokluk çeken bir köy.

Edirne’nin Uzunköprü ilçesine yaklaşık 28 kilometre uzaklıkta ilçenin Malkara  ilçesiyle  sınır köyü  olan Çavuşlu  köyü.

Bu köyün merasından bir asrı aşkın süredir. Linyit madeni çıkarılıyor. 

Bu süre zarfında  bölgemizin yakıtının bir bölümü bu köyden çıkarılan  linyit kömürü ile sağlandı.

Daha önceleri kömür bir galeri kazılarak  toprağa fazla zarar vermeden elde ediliyordu.

Teknoloji gelişti. Şimdiki maden sahipleri toprak altındaki kömürü almak için üzerindeki verimli toprağı kazarak altındaki kömürü alıyor.

Peki bunda ne var diyeceksiniz.

Çok şey var.  Kömür almak için geniş alanda kazılan bu toprak, madencilerin işleri bittikten sonra aynen bırakılıyor, çukurlar kapatılmıyor.

Maden alanları köstebek yuvası gibi çukurlarla kaplı . Bu konumda binlerce dönümlük alanda verimli topraklar maden çıkarmak için heba edildi.

Daha önceki  yıllarda rahmetli Valimiz Koru Engin’i  bu toprak katliamını görmesi için köye gitmesini sağladık.  Manzarayı görünce hayrete düştü.

Bazı girişimlerde bulundu sonuç alınamadı.

Köy muhtarı ve köylülerin de bu katliamı önleme gayreti sonuç vermedi.

Köylüler, “maden sahiplerinin arkaları güçlü olduğu için  toprak katliamına  engel olamıyoruz. Meramız yok oluyor. bu merada gezen hayvanlarımız madencilerin açtığı çukura düşüp telef oluyor” diyorlar

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

BURADAN BİR KEZ DAHA DUYURUYORUM.

Uzunköprü ilçesi Çavuşlu köyü merası savaş alanı gibi. Ormanlık oksijen deposu  olan mera delik deşik olmuş. Madenciler kazdıkları toprağı aslında eskisi gibi bırakmaları yasa gereği  olduğu  halde olduğu gibi bırakıp gitmişler.

Yöneticilerimiz yeşil alan yaratmak için çaba harcıyor.

Burada ise var olan yeşil alan olan mera maden işleticilerine kurban ediliyor.

Bunlar afaki iddialar değil.

Köyü ziyaret eden etkili ve yetkili  büyüklerimiz köye gittiklerinde bir zahmet köy merasına da göz atsınlar ve köylülerden bu konuda bilgi alsınlar bana hak vereceklerdir.

Bu sınır köyü  varlık içinde yokluk yaşıyor.

Yolları kış geldiğinde çamurla kaplı .

İlin diğer köylerine sağlanan imkanlar bu köye sağlanamıyor.

Seçim öncesi köy yallarının yapılması için az miktarda yola döşeme malzemesi, getirilmiş öyle duruyor.   Köyün ortak geliri yok yollar yapılamıyor.

Ne yazık ki, köy muhtarı da köyün sorunlarını yetkililere iletmede yeterli değil nereye başvursa eli boş dönüyor

Köy eski bir yerleşik alan içinde  istiklal savaşında şehit olanların mezarları var.  maden ocakları kapandığı için köy göç veriyor.

Köyün merasının durumunu görmesi gereken yetkililerin merada yapılan katliamı görmelerini istiyorum.

Bu talebim köylülerin talebidir.

Köylüler gözden ırak gönülden de ırak olduk” diye yakınıyorlar.

Bu konunun takipçisi olacağım. Köyümün bu güzel ,yem yeşil  görünümlü  merasının yok olmasına gönlüm razı olmuyor. Yetkililere duyurulur….

----------------------------------

DÜŞÜNÜLENLER SÖYLENEBİLSE

Bölge insanı olarak düşündüğümüzü söylemek, haklı istediğimizi  duyurma, ilgili yerlere iletme  alışkanlığımız yok.

Hayati önemi olan  konularda dahi söylenmesi gereken şeyleri söylemiyoruz. Bu sonunda  hakkını aramada da zaafımızı ortaya koyuyoruz.

Aslında demokratik ülkelerde insanlar haklı olduğu yerde söylemek istediğini açıkça söyleyebilmeli, hakkını   sonuna kadar  savunmalı.

Ne yazık ki halkımızda bu hak arama  alışkanlığı  gelişmedi.

Kendi haklarını savunmadan aciz olan bazı vatandaşlar ise bu taleplerini ya basın ya da  başka aracılar vasıtasıyla iletmeyi uygun görüyor, kendisinin ön plana çıkarmak istemiyor.

Sorunlarını iletmek çözüm sağlamak için bir anlamda maşa arıyor. Başkaları sorumunu çözsün ben yararlanayım diyor.

Bu da  çoğu zaman sonuç vermiyor. İnsanlar haklı olduğu konularda kendi taleplerini açıkça cesurca  ilgili yerlere iletmeli

Şikayet edilen konularda ilgilenilmiyorsa daha üst makamlara aktarmalı.hakkını sonuna kadar aramalı.

Hak arama başkalarına havale edilirse o bir noktada tıkanır kalır istediğinizi elde edemezsiniz.

Çoğu kez de “ Bu hakkı neden kendisi talep etmiyor, başkalarını araya koyuyor” diye haklı tepkiler gelir.

Onun için hakkımızı düşüncelerimizi açıkça söyleme bunu çekinmeden yapma  alışkanlığı kazanmalıyız.

Hiç kimsenin  başka birinin hakkını  yeterince savunamayacağı anlayışını kafamıza yerleştirmeliyiz.

Başkalarının hakları çoğu kez bir çıkar, menfaat karşılığında savunulur.

Bunun da  o kişiye yararı olmaz.

----------------------------------------------------------------------------------------------------

FIKRA

HUKUK FAKÜLTESİ

Anadolu’dan İstanbul’a gelen bir öğrenci Hukuk Fakültesine kaydını yaptırır. Büyük kentin güzelliği bu öğrencinin aklını başından alır derslerini önemsemeyip  aylarca gezip tozar.

Yıl sonuna doğru babası ziyaretine gelir.

Birlikte şehri gezerken, Beyazıt Meydanına giderler, orada genişçe bir bahçeye girerler. Babası bu arada genişçe bir binayı göstererek oğluna sorar:

Bu bina ne oğlu hastane mi?”

“ Babacığım ben de bilmiyorum , bir bilene soralım” der

 Bu sarada yanlarından geçen bir gence sorarlar:

” Affedersiniz bu bina nedir acaba

Genç cevap verir:

“Bu mu ? Hukuk Fakültesi”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.