Şairini dizelerinde belirttiği gibi, “Orada bir köy var uzakta, o köy bizim köyümüzdür gitmesek de gelmesek de o köy bizim köyümüzdür”
Gerçekten öyle yurdumuzun her yanı her ücra köşesi bizim toprağımız en ihmal edilen yerler de olsa oraların Anayurdumuzun bir parçası olduğunu unutmamalıyız.
Burada değineceğim konuyu bugüne kadar birkaç kez gündeme taşıdım. Konu şu:
Edirne’ye bağlı Uzunköprü ilçemizin, Tekirdağ Büyük ili Malkara ilçesi köylerine hudut Süleymaniye, Çavuşlu ve Harmanlı köyleri var. Bu köyler yerüstü güzelliklerine sahip çevre ormanla kaplı ortam yemyeşil. Onun yanında bu köylerin yeraltı zenginlikleri de var. Bu havzada Trakya’nın en kaliteli linyit kömürü çıkarılıyor.
Bir asra yakın süredir buradan çıkan kömürle Edine ve çevre ilçelerinin ısınma ihtiyacı karşılanıyor.
Linyit kömürü çıkarılması uzun süre yeraltına açılan galerilerle sağlandı.
Kömürün üzerindeki toprak ve orman ürünler sıyrılarak altındaki kömür alınıyor. Buraya kadar tamam da; peki sonra ne oluyor? İşte ondan sonrası felaket doğa katliamı başlıyor. Maden çıkarmak için kazılan toprak bir kenara atılıyor. İşveren madeni aldıktan sonra kazılan çukurları öyle bırakıp sahayı terk ediyor.
Bugün maden çıkarılan alanlara bakıldığında savaş alanından farksız, her taraf çukurlarla dolu. Bu kazı alanlarının büyük bölümü devletin ormanları, içinde meralar da var. Yasa gereği bu yerlerde maden alındıktan sonra toprak eskiden olduğu gibi bırakılması yerin düzlenmesi eğer o yerde ağaç varsa ekilmesi gerekiyor.
Ne yazık ki bu uygulanmıyor. Bu köy meralarında binlerce dönüm alan madenden geri kalan çukurlarla dolu.
Buraları İl merkezine uzak köyler olduğunda, bugüne kadar mera katliamı konusunda yapılan başvurular sonuç vermedi.
Kazılan çukurlara köylülerin hayvanları düşüp sakatlanıyor, bazıları ölüyor. Mera kazı sonucu çıkan killi toprak yağmurlarla verimli toprakları da verimsiz hale getiriyor.
İlin en geniş ormanlık alanlarından biri olan ve oksijen deposu konumundaki bu verimli topraklar yok oluyor.
Buradan iddia ediyorum ve yetkililere sesleniyorum. Bu köylerin meralarını bir gezip kontrol edin, göreceksiniz ki, söylediklerimin abartılı değil az olduğunu göreceksiniz.
Köylüleri dinleyin, köy altına kadar uzanan maden galerinin olduğunu size söyleyecekler. Meralarının maden ocakları sayesinde yok olduğunu anlatacaklardır. Bu güzelim topraklara, meralara yazık, günahtır.
Onun için şair bu dizeleri sanki bu köyler için söylemiş. Gerçekten bu sınır köyleri özellikle bu alanda ihmal edilen, denetlenmeyen köylerimiz. Şehir merkezlerinde yoğunlaşan meşgale yanında köylerimizi özellikle böyle devlete artı değer, gelir sağlanan her yıl birkaç madencinin can verdiği maden sahalarını ihmal etmeyelim.
O köyler bizim köylerimiz, yetkililere bir kez daha hatırlatmak isterim…
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
İÇOĞLANLARI ÖRGÜTÜNÜ YILDIRIM BEYAZIT KURDU
Tarihimizde ilk İçoğlanları Örgütü Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt tarafından kuruldu. Devşirmelerden titiz bir seçim sonucunda alınan içoğlanları Edirne, Galata, Sultanahmet’teki İbrahim Paşa ve İskender Çelebi Saraylarında özel eğitim ve öğretim gördükten sonra çeşitli saray görevlerine getirilirdi.
İçoğlanı olarak alınacak devşirmeler devlet merkezine getirildikten sonra Divanı Hümayun’a verilirler, padişah arz odasında bunları bir bir görürdü.
Padişahın buyruğu üzerine Kapıağası devşirmelerin içinden en yakışıklı, en güler yüzlü ve en güzel vücutlusunu seçer, geri kalanları Acemi Ocağı için Yeniçeri Ağasına yollardı. İçoğlanları üç ayda bir aylık alırlardı.
ÖZLÜ SÖZ
Evinizde çok büyük kütüphane olacağını, kafanızda yeterli bilgi olması daha iyidir.
SEYLAN ATASÖZÜ
