Denizi, verimli toprakları, Kültürel varisliği olan, arayıp bulunamayan bir ülkemiz var. Başta İstanbul olmak üzere tüm güzellikleri barındıran ülkemizde yabanların gözü var desek abartmış olmayız.
Kurtuluş savaşından sonra yıkılan İmparatorluğunun kalıntıları üzerine kurulan TC o günden beri “Ne mutlu Türküm diyen”lerin vatanı. Her şeyi ile bizim yurdumuz. Ağacıyla, taşıyla, toprağıyla ne mutlu ki bizim yurdumuz.
Ormanlarımız da bizim. Ancak “Ne kimseden bir karış toprak isteriz ne de veririz.”
Yaz mı geldi. Orman yangınları gündemde ne yazık ki. Ormanlarımız cayır cayır yanmakta ya da yakılmakta. Hele rüzgar da varsa yandı gülüm keten helva. Şu günlerde büyük yangınlarla savaşım gündemde. Manisa Çanakkale ve diğerleri.
Çanakkale’deki yangın bitmişken yeniden başlıyor.Üzülerek ekrandan izliyorum.
Çünkü ben yatılı olarak öğretmen okulunda üç yıl dirsek çürüttüm, !957-1960 arasında. Hiç unuturmuyum bu güzel kendi ve boğazını. O günlerin yaşantısı, arkadaşları ve anıları bu gün bile gündemde. Aklıma geldikçe oralarda buluyorum kendimi. Boğaz, dalgalarıyla, feribotuyla, gözlerimin önünde hep.
Kordon Boyunda oturup, karşı kıyıları ve Nara Burnu’nu izliyordum. Parkta arkadaşlarla çay içiyorum.
Okulun hemen bitişiğinde bir fırın vardı. Doymadığımız zamanlarda oraya gider, helva ekmekle karnımızı doyururduk. Sinemalar, iskele, kordon boyu, deniz kıyıları gezinti yerlerimizdi. Sevmiştik Çanakkale’yi, Harman Mahallesindeki sinema, sarıçay ve köprü ve plaj da bizim ziyaret ettiğimiz yerlerdendi.
Son sınıfa gelince bazı arkadaşlar kahvehanelere ve meyhanelere gitmeye başlamıştı.
Yine yangın görüntüleri… İnsanın içini de yakıyor sanki. Ekrandaki yazı: “Alevler bir enda yükseldi.Sanki ciğerimiz yanıyordu.”
Bu yangınlarla ilgili söylentiler az değil. Kasıtlar, dikkatsizlik, söndürmede yetersiz kalışımız. D aha başkaları da var elbet…
Orman deyip geçmemek gerek. Ne denli ysrsrlı, gerekli, ve önemli olduğunu daha ilkokulda öğretmişlerdi, anımsıyorum. Ancak çoğu bir kulaktan giriyor, öbüründen çıkıyor gibi geliyor bana.
Ülkemizi koruyan, kollayan ormanlarımıza gözümüz gibi bakmalı, ciğerimiz gibi korumalıyız…
AKŞAM ve SABAH
Akşam geldiğin zaman
Sabah olmuştu gözlerimde
Sabah erken giderken
Gün kavuşmuştu ellerinde. N.TEZCAN
