Edirne ili topraklarının orta ve kuzey bölümü sulu tarımdan mahrum. Tarlasında ürünü ektiğinde o yıl düşecek yağışa bakılıyor. Kurak gittiğinde tarlandan masrafını çıkarman mümkün değil.
Bu verimli topraklar sulanmış olsa üreticilerimiz bir değil iki ürün alabilecek. O zaman tarımdan geçimini sağlayanların yüzü gülecek.
Ne yazık ki uzun yıllar önce projesi bitip başlaması beklenen gölet ve barajlar bir türlü tamamlanamıyor.
Bu konuda en mağdur olan bölge Lalapaşa Uzunköprü, Havsa bölgesi. Bakıyoruz Hamzadere barajından su kanallarının açılmasıyla bu bölgeye hayat geliyor. Bir süre sonra bu bölgedeki çiftçilerimizin yüzleri gülecek, tarlalarından çift ürün alabilecekler.
Tarım için su olmazsa olmazdır Edirne’nin her köyünde yaz günleri yağmur duası yapılıyor
Gelen yağmur bulutları bakıyoruz ormanlık bölgelere dağılıyor Bölgemize istenilen oranda yağış düşmüyor, düşse de istenildiği zaman gelmiyor.
Yıllardır halka Suakacağı barajı ile avuttular. Sonuç ortada. Bunu bir türlü gerçekleştiremediler. Eğer bu yapılmış olsaydı Lalapaşa ve Süloğlunun kepir verimli topraklarından elde edilen ürün bir o kadar daha artacaktı. “ Su akar Türk Bakar” diye bir söz vardır, bu sanki bizim bölgemiz için söylenmiş. İlimiz sınırlarındaki nehirlerden bir türlü yararlanamıyoruz. Şimdi Çakmak Barajı bitme aşamasında. Onun için de birçok hesap yapılıyor. Bazıları bu barajın suyunu sanayi bölgelerine taşıma peşinde. Aslında buranın suyu ile 500 bin dekar susuz toprağın sulanması ve bir miktarının Ergene nehrine akıtılması amaçlanıyordu.
Onun ötesinde Ergene temizliği ise yılan hikayesine döndü. Temizlendi temizlenecek müjdeleri verilmesine rağmen ergene simsiyah yüzüyle akmaya devam ediyor.
İlin güney bölgelerinin imkanlarından kuzey bölgelerindeki halkımız yararlanamıyor. Üstelik akarsuların burada yoğun olmasına rağmen tarlalarını sulama hakkından mahrum kalıyor.
Tarlaların sulanması bölgeden göçü önleyecek. Bundan üreticilerimizin yanında devletimiz de kazançlı çıkacak.
Baraj ve göletlerin yapılmasıyla bir süre sonra Trakya yağmur bulutlarını çeker hale gelecek. Tarımı olmayan üreticilerin tarlasından istediği verimi almayan topraklarda göç önlenemez.
Nitekim zorda kalan köylüler topraklarını satmak zorunda kalıyor. Çiftçileri toprağından koparmak bölge insanımıza yapılacak en büyük kötülüktür. Darda kalmasa kimse tarlasını satmak istemez. Köylülerimiz devletten gerekli desteği alamıyor.İthalat yoluyla başka ülkelerdeki çiftçilere bir anlamda destek veriyoruz. Sonunda tarımda kendi kendine yeterli olan ülkemiz saman dahi ithal eden ülke haline geliyor. Hayvancılık desen bir alem . Meralar elden gidiyor. Merası olmayan yerlerde hayvancıcık kar getirmez. Bakıyoruz harç borç alınan hayvanlar kasaplık gidiyor. Bu sorunlar saymakla bitmez. Siyasiler demokratik kitle örgütleri küçük hesabı bir yana bırakıp bölgemiz için hayati önemi olan bu konuya el atmalı. Yoksa Trakya toprakları gibi Trakya insanı da bölgeden gidiyor haberleri ola…
“SANAYİ VE ÇEVREDEKİ HURDA ARAÇLAR NE OLACAK”
Hurda haline gelmiş araçlar mikrop yuvası gibi çevreleri ise çöplükten farksız. Her nedense bu konuda önleyici önlemler alınamıyor. Sanayi sitesi ve çevresinde hurda araçlar VE bazı mahallelerde iskeleti kalan hurda araçlar çirkin görüntü oluşturuyor. Bir zamanlar bu araçlar kaldırılacağı yönünde kararlar alınmıştı fakat aynı durum devam ediyor. İlimizin her bölgesini turistler merak edip geziyor. Bu çirkinlikler tarihi kent Edirne’ye hiç yakışmıyor küçük sanayi sitesinin derbederliğine de el atılmalı. Orada da yol çevreleri araç parkı insanların yaya olarak geçmesi mümkün değil.
BUNLYARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
İLK PARA CEZASINI GÖKTÜRKLER UYGUYADI
Tarihte ilk para cezası altıncı yüzyılda Göktürklerde uygulandı. Toplumun düzenine aykırı davrananlar ilk çağlardan beri çeşitli biçimde cezalandırırlardı.
Cezalandırmanın bir yolu da, yetkinlik çağına gelmiş kişilere “ Para cezası” vererek, cezayı uygulamaktı.
Para cezaları kama para cezası, teminat olarak para cezası, uygar para cezası ve idari para cezası olarak dört bölümde toplanıyordu.
Karahanlıların Müslüman olmalarıyla çeşitli suçların karşılığı “diyet”le alınmaya başlandı.
Diyet yoluyla cezalandırma, genellikle paradan çok mal karşılığı olmuştu.
Fatih Sultan Mehmet,Kanuni Sultan Süleyman, 4. Mehmet kanunamelerinde , para cezasına çarptırılan suçlunun geçim durumunun göz önüne alınması ve para cezasının varlığına oranla belirlenmesi belirtilmişti.
SÜRAT.!
Sarhoş biri gece yarısı bindiği taksinin şoförüne “ çek istasyona” dedi
Şoför;
-“ Burası istasyon efendim”
Sarhoş adam cebinden çıkardığı yirmi lirayı şoföre uzattı. Ve şoföre “ bir dahaki sefere bu kadar hızlı gitme” dedi
