Yıl 1960. Askerliğimi Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nda yapuyorum. Ve 5 ay sonra ise 27-Mayıs ihtilali olacak. Ben o günlerde Alay’ın Alay Karargah Bölüğünde görevliyim. Alay Komutanımız Kurmay Albay Osman Köksal’ın makam odası yanında bulunan özel bir odada Alay’ın iletişim görevlisi olarak çalışıyorum.Odamda ise Alayımızın çeşitli odaklar ile iletişimini sağlayacak olan telsiz, telefon santrali gibi diğer haberleşme araçları bulunuyor.
Günlük yaşamımızın gereği olan, akşam üzeri yemeğimizi yemek üzere bölüğe gidiyorum.Ancak daha önce ise bölüğün yemeklerini almak üzere Alayın Mutfağına gidiyorum. Yanıma aldığım birkaç er ile ise bu yemeğin bölüğe getirilmesini sağlıyorum. Bir gün yine yemek almak üzere Alayın mutfağına gitmiştim. Mutfağın aşçısı Bolu’nun Mengen İlçesinden çok tecrübeli bir aşçı olan Ekrem Usta idi. Biz gittiğimizde Ekrem Usta yemeğin henüz pişmediğini, pişmesi için ise daha 20-25 dakikaya ihtiyaç bulunduğunu söyledi.
Ekrem Usta bu sırada bana nereli olduğumu ve sivil yaşamdaki mesleğimin ne olduğunu sormuştu. Ben de Edirne’li ve Gazeteci olduğumu söyledim. Bunun üzerine Ekrem Usta bir gazeteci ile karşılaşmanın verdiği heyecanla, hemen bana mutfaktaki bir sandalyeyi vererek oturmamı istedi. Hemen kendisi ile ilgili olan bir yaşam hikayesinin önemli olduğunu söyleyerek, bunu ileride bir belge olarak yazabileceğimi söyledi. Oturdum ve Aşçıbaşı Ekrem Usta, yardımcısına bize iki kahve yapmasını söyleyerek, hayat hikayesini anlatmaya başladı.
Küçük yaşta Bolu’nun Mengen İlçesinde bir lokantaya girmişti. Askerlik çağına kadar orada çalıştıktan sonra, askere gitmişti. Dönüşünde ise bir arkadaşı ile birlikte yurt dışına giderek çalışmayı kararlaştırmıştı. Yer olarak ise Irak’ı seçerek Bağdat’a gitmişlerdi. Bağdat’ta bir süre lokantalarda serbest olarak çalışan iki arkadaştan Ektem Usta’nın yolu Saray’a düşmüştü.Saraydan yemek yemek üzere çalıştığı lokantaya gelen bir müşteri vasıtası ile Saraya gelip çalışması önerilmişti. Buradan Saray’a gelen Ekrem Ustanın yaptığı yemekler Devlet Bşkanı Saddam tarafından da çok beğenilince Ekrem Usta Saddam’ın özel aşçılığına getirilmişti.Hikayemizin bundan sonrasını yine aşçımız Ekrem Usta’dan dinleyelim.
‘’O yıllarda Irak Devlet Başkanı Saddam’ın çok korkup çekindiği, disiplinli ve otoriter bir annesi vardı. Saddam’ın ayrıca içki alışkanlığı da vardı. Şarap ve bira içmesini seviyordu. Arada sırada benden kendisine bardak ile bira veya şarap getirmemi istiyordu. Bir gün bu içkileri bir tepsiye koyarak Saddam’a götürürken, annesi beni yakaladı. Ve bir daha kesinlikle ona içki götürmememi tembih etti. Eğer götürürsem kesinlikle işime son vereceğini söyledi. Ben de bunu Saddam’a söyleyince bana; ‘’Bundan sonra bu içkileri bir çay bardağına koyarak, getir. Eğer annem sorarsa çay olduğunu söyle’’ dedi.
Artık, Saddam’a getirdiğim içkileri, devamlı olarak çay bardaklarına koyarak getirmeye başlamıştım. Hem de annesinin gözünün önünden geçirerek.
Saddam’ın yanında tam 20 yıl çalıştım ve çok büyük bir ilgi gördüm. Hem Arapça ve hem de Arap yemeklerini yapmasını mükemmel öğrendim. Ve emekli olarak Türkiye’ye döndüm. Daha sonra ise Cunhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na tecrübeli bir aşçı arandığını öğrenince, başvurumu yaptım. Kısa sürede işe alındım. 10 yıldan beri Muhafız Alayı Aşçıbaşılığını yapıyorum. İnşallah Türkiye’deki bu görevimden de emekli olurum.’’