Bunu açıklamak için psikolojik verilerden yararlanmak gerekir. Çünkü eğitimde geçekleştirilen her uygula bu verilere dayanır, dayandırılmalıdır.

GEŞTALT yaptığı araştırmalarıyla şu sonuca varır:

İnsanlar nesneleri önceleri bütün olarak algılar. Bu bütün anlamlı olursa daha kolay ve çabuk öğrenilir. Anlamlı cümleler kullanılarak yapılan, ama sonra sonra, kelime, hece, ve harflere indirgenen bir sistemdi. Neden kaldırıldı, anlaması zor.

Hele aynı sınıfların el yazsısıyla yazmaya başlaması inanılır gibi değil.

Bu girişimler çocuğu zorlayacak, yoracak, üzecek ve başarısız kılacaktır.

Oysa anlamlı cümlelerin içinde sanat ve oyun olmalıdır.Oyun, o yaşlarda sanatı sevmenin. Ondan etkilenmenin temel taşlarını örer.

Aile sıcaklığı ve sevgi beşiğiyle beslenen ve büyüyen çocuklar sanat eğitimine hazır hale getiriliyor demektir. Bir çok şeyin temeli aile tarafından atılır, sanatın da. İyi yetişen sağlıklı gelişen çocukların dünyasında kavga, çıkar, çekememezlik… yoktur, Bunların büyük bir bölümünü bizlerin yönlendirmesi yada etkilemesiyle aşılanır. Ya da onlar, bizlere bakarak; iyiyi, doğruyu, güzeli… öğrenir. Gelişen bir çocuğun aile çevresinde şiirle uğraşan biri varsa, bundan mutlaka az ya da çok etkilenecektir. Ressam varsa; resme, müzisyen varsa müziğe.. ilgi duyacak belki o da bunlardan biri olabilecektir. Okulun görevi bu eğilimleri ortaya çıkarmak ve yönlendirmektir. Horlanan, hırpalanan, sevilmeyen, terk edilen….ve boşanmış çiftlerin çocuklarının olumsuz yönde etkilenmemesi, mümkün mü?

Bazı aileler çocuklarına oyunu TV’yi yasaklar. Çalış, ödevlerini yaptın mı baskısıyla çocuklarını bunaltır. Bunları bir plan dahilinde yürütmek. Planı çocukla birlikte düzenlemek belki daha etkili olabilecektir. Oyun deyip geçmeyin,sosyalliğin ve kişilik gelişiminin temelleri oyunla atılır. Oyun, çocuğu sanata da hazırlayıcı ve yönlendiricidir. Keşke, Özellikle ilkokul birinci devrede dersler de oyunlaştırılabilse. İlk yıllarda yığınla ev ödevi verilmemesi gerektiği programda belirtilmesine rağmen bunu uygulamayan öğretmenlerin sayısı ne yazık ki oldukça kabarık.

Şunu vurgulamadan edemiyorum: Her insanın içinde bir hayvan vardır. Bu hayvanı insan haline getirmenin tek yolu sanat eğitimidir. Gelişen kuşağın yaşına ve ilgine göre yönlendirmek ise, ailenin ve okulun vazgeçilemez işidir. İnsan gibi insan olmanın, adam gibi adam yetiştirmenin yanı ve yolu belli. Ama , galiba, kim anlar, kim dinler!...

Eee, “ne ekersen, onu biçersin” o zaman.

YARALI KUŞUN KANADI

Karamsar bir yüzle öylece baktın

Bakış özünde kumru sesleri

Yağmur bulutları ne söyler bilemem

Yaralı bi kuşun kanadıyım ben

Çizgili yüzün derinlikleri

Alır götürür beni anılar dizisine

Nisan güzelleri geçince önümden

Yaralı bir kuşun güncesiyim ben

Ayrılığın cübbesine konan gurbet kuşları

Yüzünde martı gülücüğü bir delikanlı

O benim görün o benim ben

Benim mangalımda pişer ancak o kestaneler

N. TEZCAN

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.