“Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir.”

 “Efendiler!.. Vekil, bakan … olabilirsiniz  ama sanatçı olamazsınız.”

Atatürk’ün sözleri bunlar.

Aslında sanat bitmeyen bir konu Üzerinde yazılanların ucu-sonu yok.

Sanat derken, “güzel” sözcüğünü de başına eklemek gerekir. Yani güzel sanatlar sözü derdimizi anlatma konusunda daha yakışıklı.

Güzel sanatların bir dalı da”heykel” yeni deyişle “yontu”dur

Bütün güzel sanatların bir yakışığı vardır, eğer sanat sanatsa.

 “Sanat sanat içindir” deyişini “sanat toplum içindir” deyişiyle kapıştırmışlardı geçmiş zamanda. Biraz da siyasal ve ideolojik olan bu kapışma uzun yıllar sürmüş bir sonuca bağlanamamıştı. Bence sanatın sanat olması ilk deyiş önemlidir. Sanatın toplum için olması da  elbette  öncü olmalıdır.Her yazana, çizene, beste yapıp şarkı söyleyene, her resim yapana, şarkı  şiir döktürenlere “sanatçı” demek oldukça güçtür.  Ama bu konuda ölçü de yoktur.  Vücudunu sergileyip yarı çıplak popçulara ya da benzerlerine “sanatçı” demek sizce olası mı?

En çok canımı sıkan bir kültür yozlaşması artık e3kranlara da taşındı. Şu “köçek” denen kaçıklardan söz ediyorum. Zil takarak, etek giyerek, kıvır kıvır oynayan, zilleriyle tempo tutn erkeklere başka ne denir,anlamak zor. Bu yapılan sanatın katledilmesidir. Sanata hakarettir. Geleneklerimizde böyle bir şey yoktur, olamaz. Çünkü bu normal değildir en azından. Erkekler oynamasın mı? Elbette oynasın ama erkek gibi oynasın. Zaten oyun ve giyim tüm güzelliklerin ve doğallığın önüne geçmiştir. Tak takıştır, sür sürüştür, yapay da olsa güzelleşme uğruna katlan. Nasıl akıl, nasıl tavır bu, anlamak çok zor.Top, pop, cep her şeyin önünde. Marka giyim de hesapta. Bunları üstünlük sayanlar geri zekalı mı ne? Bakımlı olmak… akıllı olmak… kültürlü olma… kişilikli olma….. Ve bakımlı olma , İç ve dış güzellikte aşırı olmadığı sürece ve yaşına göre yaşamasını bilmelidir.

 “Heykel” demiştim…

Son zamanlarda heykeller için tavırlar var. Önceki yıllarda da Atatürk’ün heykellerine saldırma modası vardı. Kars’taki heykele ucube demek, Ankara’ başka bir heykele “tüküreyim içine…” gibi söylemler en azından sanat adına hoş değil iyi bir örnek de değil.

Bir süre öne Lozan Anıtı çamlığına heykeller konmuştu. Kaz kafalılar onları da hırpalamışlardı. O çirkinlik hala sırıtıp duruyor.Bu tavırlar  elbette yadırganmalıdır. Cehalet sonucudur bu kırıp dökmeler, sanıyorum.

Nerede ve nasıl olursa olsun sanat yapıtına düşmanlık, onları kırıp dökmeler ne denli insancadır? Onlara bu soruyu sorsan da duymazlar. Çağdaşlaşma, uygar insan olma ya da yetiştirme böyleleri için gereksizdir. Aydınlanma olmasın da sömürü devam etsin, demektir bu. Başka  türlü safaaat süremezler.

Eğitimde de güzel sanatlar aracılığı ile uygarlaşmak, insan gibi insan olmak için çok önemli ve gereklidir.

Burada yine yaşanmış bir olayı tekrar bile olsa, anımsamakta yarar var

Meclis konuşmaları ve diğerlerinde sık sık “medeni olmak” tan  dem vurur. Mebuslardan biri dayanamaz nedir bu “medeni olmak”.  Diye soruverir. Atatürk sinirlenmiştir. Sert bir biçimde şu yanıtı verir:”Adam olmaktır, adam!...” der.

Konu aslında kapsamlı bir konu. Ne denli açsan, bitmez. Bu konuda yazılanlar, yazılacak olanlar kitaplara bile zor sığar.

Montaigne’den bir deyişle yazımı sonlandırayım. Bu  deyişin konuyla dolaylı da olsa ilgisi var.

 “Eğitimin  insanı bozmaması yetmez., daha iyiden yana değiştirmesi gerekir.”

Bu da ancak ve ancak sanat aracılığıyla gerçekleştirmek olduğunu eğitimcilerin  unutmamaları gerekir.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.