Sığırcık sürüsü..Kıpır kıpır, karınlarını doyurma peşinde olmalılar.

Bu kuşlar; kargalar, serçeler, güvercinler… gibi  insanlarla iç içe yaşamazlar. Kırsalın serçelerden biraz daha  irice kuşlarıdır onlar. Yerleşim birimlerine gelmezler pek.

Ancak bir süredir arada bir olsa da gelmeye başladılar. Bulut gibi sürüler oluşturmaları, ayrıca izlemeye değer, Güzel ve izlenesi görüntüler.Başka bir deyişle; öyle hareketli kuşlar ki, insanın izledikçe izleyesi geliyor.

Bu soğuk kış günlerinde onları da korumak ve kollamak gerekiyor, demek ki.. Yiyecek bulamadıkları için olmalı gelmeleri. Korumalı  kollamalı evet ama nasıl?

Kargaları aptal ve çirkin diye biliriz. Görünüş olarak doğru olsa bile davranışları hiç de öyle değil. Saksağanlar da bir karga türü. Ama onlar kapkara değil beyaz bölgeleri de var. Ötüşleri de farklı.

Kargalar sandığımız gibi değil, demiştik. Yuvalarını bile çok yükseklere ve kolay kolay ulaşılmaz yerlere yaparlar hem de kocaman. Özellikle kavak teplerini ve tavan aralarını seçerler, çocukluğumdan biliyorum. Ahşap evimizin tavan aralarında yuvaları vardı. Bazen ziyaret ettiğimiz olurdu. Çocukluk işte.

Kargaların diğer kuşlar gibi göz önünde çiftleştiklerini de hiç görmedim. Benim için yeni bir gözlem ve buluş!..

Tilkinin fablda olduğu gibi kargayı kandırdığını da hiç sanmıyorum. Gagasındaki peyniri  kaptıracak kadar uyur gezer olduğunu hiç ama hiç sanmıyorum. İçgüdülerinin diğer kuşlardan daha varsıl üstelik, güçlü ve sağlıklı bir kuşlar olduğunu düşünüyorum.

Boş ver şimdi sığırcıkları, kargaları… dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bu denli sorun varken. Haklısınız ama alacağınız yok. Çünkü onlar da doğanın bir parçası. Onların da

Ekolojik sistemde yeri ve önemi var. Bir bütünün parçalarındandır onlar da.

Bazan ekmek parçaları atıyorum bahçeye İlk gelen ve parçaları alıp götüren ve garantiye alan onlar oluyor. Serçeler ürkek, güvercinlerse tembel sanki. Malı götürmede birinciler…

Malı götürmek, toplumsal yaşamın da bir grrçeği. Hele inançlı olduklarını her vesilede dillendirenlerin böyle işlere bulaşanlara da ne demeli, düşün düşün; bulamıyorum: Yoksa yüzlerinde maske mi var, da göremiyoruz.

Rüşvet, yolsuzluk , sürgün… temellerine inşa edilmiş görünmez şatolar varmış meğer de haberimiz yokmuş! O denli karmaşık ucu olmayan bir yumak ki, “çöz de  al” bakalım , alabilirsen. “Atı alan Üsküdar’ı geçmiş çoktan. Elmanın içindeki kurt için için tüketiyor meyveyi. Elini nereye uzatsan nerden ve nasıl bakarsan bak vur patlasın, çal oynasın.

Hani bir söz vardı; devletin malı deniz… diye. Hiç inanmak istemezdim doğrusu. Ama demek ki “ateş olmayan yerden duman çıkmazmış” sözünü de bir kenara atmak kolay değilmiş. Bir de şu sözü ekleyelim “Bal tutan parmağını yalarmış” O kadarla kalsa iyi de…

Ancak gel gör ki: şu güzel ülkemizi daha güzel paparız? Aslında sorun bu. Ama birbirimizi yemekten bu soru aklımıza bile gelmiyor. Genç enerji kahve köşelerinde, okey masalarında tükenip gidiyor. Yurt dışına gitmek isteyenlerin sayısında uzun boylu artışlar var.

Aklımızı başımıza toplamazsak hangi tirenle hangi istasyonda ineriz, belli olmaz.  “Tanrı korusun!..”

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.