Atatürk’ün ölüm yıldönümümde bir kez daha bizlere bu ülkeyi bağışlayan önderimizi sevgi ve şükranla andık.Bu aradan 83 yıl geçmesine ve sevgisinin yok edilmesi çabalarına rağmen toplumun kalbinde yer eden ortak bir aşk vazgeçilmeyen bir sevgi olduğu bir kez daha kanıtlandı.
Her yaşta insanımız, Ata’mızın her yıl ölüm yıldönümünde tekrarlanan sevgisinin unutulmadığını ve unutulmayacağını göstermesi ülkemiz açısından onur, gurur verici bir durum.
Bu sevgiyi zedelemek isteyen çevreler bugüne kadar oldu ve olmaya devam edecektir.Atasını seven ve onun bizlere emanetine sahip çıkanlar, bu sevgiye sahip çıkmalı. bağlılıklarını sadece bir gün değil yılın her gününde göstermelidir.
Özellikle gençlerimize bu sevgi aileden başlayarak anlatılmalı.Bu ülkenin onların sayesinde bağımsız ,
Laik ve hür bir ülke haline geldiği evlatlarımıza ilk bilgi olarak çocukların anlayacağı şekilde anlatılmalıdır.
Küçük yaşlarda çocukların kafalarına nakşedilen bilgiler kalıcı bilgilerdir.Daha sonraki yıllarda bu görev öğretmenlerimize düşer. Gençlerimizi eğitimcilerimizin elinde Atasına ve Cumhuriyet ilkelerine sadık insanlar olarak yetiştirmek ortak ilkemiz olmalı.
Atatürk’ün ölüm yıldönümünde yaşanılanların ortak sevgi ,ülke bağımsızlığı, birlik ve beraberliğimiz için sonsuza kadar yaşatılması gereken bir sevgi olduğu hatırdan çıkmamalı.
Bu arada onun ilkelerine karşı görüşü savunup onları yok etmeye çalışanlar da halkın Ulu Önderin ilkelerine ne denli bağlı olduğunu kabullenerek ülkede birlik ve beraberliği zedeleyebilecek bu anlayışlarından vazgeçmeli.
-------------------
ATATÜRK’E BAĞLILIK LAFLA OLMAZ
Bakıyoruz bazı insanlarımızın ulaşım araçlarının üzerinde ,kollarında Atatürk adı yazdırıyor. Bu ona sahip olmak için yeterli değildir.
Önemli olan onun adının yanında ilkelerini sahiplenmek olmalı.Bunu sağlamak için de Ulu Önderin gelecek için ulusundan ne istediğini bilmek ve bunu herkese duyurmak gerekir.Bunlara sahip olmayıp sadece sözde Atatürkçü olanlar ile onun mirası sahiplenemez.
Atatürk karşıtı olanların halkı etkileyecek çok sayıda televizyonları,gazeteleri ve propaganda yapacak kadroları olduğu unutulmamalı.Bu çabalar ancak Atasının ilkelerine sahip olanların bu ilkeleri halka inandırması ile engellenir.
------------------
ADI SANİ BELLİ OLMAYAN BU YER NEDİR?
Edirne’de gidiş geliş 4 yol kavşağının bulunduğu 25 Kasım Stadının duvarı yanındaki eski, eser olarak kabul edilen yerin neyin eseri olduğu belirsiz. Tarihçiler de bu konuda bilgi sahibi değil.Araç trafiğinin yoğun olduğu, kazalara neden olabilecek yol kavşağındaki bu kalıntı.Oradan kaldırılıp 25 Kasım stadyumunun duvarı yanına getirilemez mi?
Bazı insanlar bunun ne olduğunu bilmeyip, yanında durarak incelemek, bazen de dua etmek istiyor. Bu durum trafik kazalarına neden olabilir.
Burada bulunan tarihi eser gibi gösterilen yerin ne olduğu da üzerine yazılacak kitabe ile duyurulmalı.Kentimizde bir tarihi eser özelliği taşımayıp öyle imiş gibi gösterilen yerlerin olduğu biliniyor.
Bu durum da dikkate alınarak.25 Kasım Stadı yanında, kime ait olduğu belirsiz eski eser olarak bilinen yerin aynı özelliği ile Stadın duvarına nakledilmesi konusunda özellikle sürücü vatandaşların talebi var.İlgililere duyurulur.
--------------
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
İLK MİLLİ MARŞIMIZ 1921 YILINDA YAZILDI
Ülkemizde ilk Milli Marş yazma yarışması 1921 yılında Milli Eğitim Bakanlığınca düzenlendi.
500 lira ödüllü olan bu yarışmaya,724 şiir karıldı.Mehmet Akif Ersoy yarışmada ödül olduğu için yarışmaya katılmadı..Zamanın Milli Eğitim Bakanı Abdullah Suphi Tanrıöver,ünlü şairi 5 Şubat 1921 günü ödül konusunda kaygı duymaması konusunda ikna edince Mehmet Akif de “kahraman Ordumuza “ diye sunduğu “ İstiklal Marşı” şiirini yarışma kuruluna yolladı.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 12 Mart 1921 günkü toplantısında İstiklal Marşı Ulusal Marş olarak kabul edildi.
Marşı besteleme yarışmasına ise24 besteci katıldı.Kurtuluş Savaşı nedeniyle besteleme işi yarıda kaldı. Seçiciler kurulu 1924 yılında Ali Rıfat Çağatay’ın bestesini kabul ederek okullara duyurdu.
Bu marş 1930 yılına kadar çalındı.Yine 1930 yılında bu bestenin yerine Cumhurbaşkanlığı Orkestra Şefi Zeki Üngör’ün bestesini çalınması istendi.Bugün bildiğimiz söylediğimiz İstiklal Marşımızın bestesi Zeki Üngör’ündür.