Uzun mu uzun bir mavi vadi
Ülkemin yeşil trenleri,
Mor bir çiçek desem tam isabet
Yıldız dolar üstüme frenleri
Görmemişin trenleri söylenir uzun yolda
Yerinde duramaz morcüvert
Gülün yedi veren ömrüne bereket
Ne ben kalacak şunun şurası
Ne bet-bereket
Sunar
Olimpos’un duraklarına
Bir ölümsüz yüzsüz İda Dağı’nı
Nereye savurdun be yabancı
Beyazları
Arar, kesip attığı ağacı sobada
Yaprağını çiçeğini
Nereden anladım mı?
Nasıl ayırdına vardın?
Seni seninle bıraktığımı…
Vizeli N. TEZCAN
Aşırı sıcaklar günlerdir ensemizde, boza pişirmekte… Buğusu dile yangın yeri gibi. Bölgemiz genellikle sıcakların en tepesinde. Hava durumuna bakın isterseniz yansıyan sıcaklıklara bir bakın. En yüksekte bizim Edirne. Bazen İzmir’i Antalya’yı ile bile geçiyor. Onları ve başka illeri de solda bırakmakta. İnsanlarımız yine de sabırlı. Sabırlı, çünkü kuzeydoğumuzda Karadeniz ve Istıranca ormanları, güneybatımızda Enez Körfezi yer almakta… Demek ki kaçacak yerimiz var. Saros kendini temizleyen bir koy. Zaten sıcaklarda ana-baba günü. Serinlemeye her zaman kucak açmış durumda. Kışında yalnızlığın köşe bandı konumunda bekleyişte.
Karadeniz kıyıları deniziyle, ormanlarıyla, plajlarıyla serin serin beklemekte. İki önemli nehir Kıyıköy’ün iki tarafından denizle buluşmakta. Yani her şey olağanüstü…
Tarihi yerlerden söz etmedim. Yalnızca son keşiflerden Dupnisa Mağarası’ndan söz etmeden olmaz. Üstelik daha neler neler!..
Yaz deyince akla ülkemizin çok öneli yerleri olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı?
Böyle güzel mi güzel bir ülke varken, mutluluğu başka yerlerde aramak bana biraz abes durmakta…
Dört mevsim, dördü de güzel ve olağanüstü…
