Bir ülkede adalet hak hukuk ekmek su kadar hava önemlidir.
O olmadan ülkede hiçbir alanda düzen dirlik sağlanamıyor.
Son yıllarda insanlarımızın hak aramasında adaletin gerçekleşmesinde tereddütte olması, yüz yıla yakın Cumhuriyet idarisi ile idare edilen çağdaş bir ülkeye ne yazık ki yakışmıyor.
Halkın bu konuda bireysel olarak yakınmaları sözde şikayetçi olmaları bu yanlışlıkların giderilmesinde yeterli olmuyor.
Bu tepkiler ne yazık ki sadece sözde kalıyor.
Haksızlık yapanların yasaları hiçe sayma alışkanlığı olanların haksızlığı kabullenmeleri diye bir anlayış ülkemizde geçerli olmuyor.
Güçlü makamlara a gelenler idarede söz sahibi olanlar her konuda kendilerini güçlü ve haklı sanıyor.
Onların da bazen haksızlık yapacağı hataya düşebilecekleri hiç düşünülmüyor.
Gazetelerde okuyoruz.Japonya’da seçim döneminde belirlenenden biraz fazla harcama yaptığı anlaşılan bir bakan bu haksızlığı kendine yediremiyor. görevinden istifa ediyor bizde maalesef böyle bir uygulama yok haksızlık ve usulsüzlükler kanıtlanmış iyice ortaya çıkmış olsa da o kişiler makamlarında kalabiliyor.
Yine aynı ülkeden bir mühendis ülkemizde kendisini doğrudan ilgilendirmeyen bir teknik hata yüzünden intihar etti. Avrupa ülkelerinde de uygulama böyle .
Ne yazık ki bizim ülkemizde görevler suiistimal edilse, haksızlık yapılsa da görevden istifa anlayışı yok. İnsanlarımıza haklı olan değil güçlü olanın yanında durma anlayışı kabullendirilmek isteniyor.
Böyle olunca halkın yöneticileri olan güveni sarsıyor.
İnsanlarımız haklı olacakları yerde dahi haksız çıkacağı endişesiyle haklarını aramaya çekiniyor.
Bu bir anlamda halkın en güvenli kurumlara duyulan güveninin sargılaması anlamına gelmiyor mu?
Bunlara misal olarak söylenen bir özlü söz verdır “ Et kokarsa tuzlanır ya tuz da kokarsa yapılacak bir şey yoktur”
Ülkemizde tuzun kokmasına haksızların haklı duruma gelmesine imkan verilmemeli.
Bu arada ülke yönetiminde her alanda söz sahibi olan herkes tuzun kokmaması için çaba harcamalı.
Bu durum bazılarının işine gelebilir . Ya gün olur dev ran döner bu imkanlar başkalarının eline geçerse o zaman ne olacak?
İnsanların devlet kurumlarına güveni onu arkalarında en güvenli kurum olarak görmeleri buna inanmaları gerekir. Toplumun kafasında “ben hakkımı ararken ya haksız duruma düşerim” endişesi olursa. Bu alanda seslerini duyurması gerekenler yeterli tepkiyi ortaya koymazsa, yapılacak bir şey kalmaz.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
SENDİKACILAR NEREDESİNİZ.?
Ülkemizde özellikle işçi sendikalarımızı ilgilendiren, bir dizi yanlış uygulamalar oluyor. Vergilerde çalışanları aleyhine yasalar gündemde işsizlik ise almış başını gidiyor. Her dört gencimizden biri işsiz. İşsizliğin ne demek olduğunu özellikle kışın yaklaştığı şu bugünlerde gençlerin harçlık parası için ailesinin gözüne bakmasının ne kadar onur kırıcı olduğunu ancak onu yaşayanlar bilir. Bir de emekli hakkı kazandığı hale yaşa takılanlar sendikacılarımızı ilgilendirmiyor mu?
Sendikalar böyle önemli günlerde seslerini duyurmak zorunda Öyle makamlarında oturup kıyak emeklilikle gününü gün eden ilgilenmesi gereken sorunları görmezden gelen sendikalara işçilerin tepki göstermemesi ayrı bir sorun da bunlara halk ne dediğini merak ediyorlarsa şöyle bir halkın arasına katılsınlar onlar için nelerin söylendiğini duysunlar. Öyle ara bir meydana çıkıp göstermelik törenler ve klişe laflarla sözde tepki göstermek hiçbir işi yaramıyor. Ülkemizde gerek kumu kurumlarını gerekse işçilerin hakkını savunan onlarca sendikamız var. bunlar bağlı bulundukları kurumun ve çalışanların haklarını savunmak için onlara bu imkanlar tanınıyor. Bu görevlerini ne kadar yaptıklarını sorgulamaları gerekir. Sendikalar böyle haklar üzerinde oyunların oynandığı geçim zorluklarının en üst düzeyde olduğu bir zamanda kenara çekilip susuyorlarsa, yasal yoldan tepkilerini koymuyorlarsa o zaman o koltukları boşaltsınlar.Bu siyasi partilerimiz için de geçerli onlar da laf ebeliğinden başka bir şey yaptıkları yok.
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
AHFEŞ’İN KEÇİSİ GİBİ
Halk arasında her söylenen sözü düşünüp anlamadan anladım, tamam diyenler için şu hikaye anlatılır:
Arap bilginlerinden Ahfeş, talebeliğinde derslerinde çok başarısızmış,
Hocası ona:
"Senin bu halin öğrendiğin şeyleri kimseye anlatamayışından kaynaklanmaktadır. Derslerinde çalıştığım bölümleri kime rastlarsan anlat” demiş
Ahfeş o günden sonra önüne kim gelirse oturup ders anlatmaya başlamış. Ancak bir süre sonra herkesi usandırmış.
Bunun üzerine Ahfeş pazardan bir keçi satın alıp ezberlediği dersleri ona anlatmaya başlamış. Anlattığı her dersin sonunda keçinin boynuna bağladığı ipi çekerek güya “ Anladım “ demesini sağlarmış. Keçi bu işe öylesine alışmış ki, bir süre sonra ipini çekmeye gerek kalmadan Ahfeş’ten duyduğu her sözden sonra başını sallar duruma gelmiş
------------------
DENEME
Büyük bir sanayici eski okul arkadaşının birinden şöyle bir mektup almıştı.
“ sevgili dostum beraber geçirdiğimiz tatlı dönemlerin hatırasına hürmeten oğlum Ali’ ye fabrikanda bir iş vereceğini ve…”
Sanayici arkadaşı mektuba hemen şu cevabı gönderdi.
“ Sayın Ahmet Bey arkadaşım beraber geçirdiğimiz günleri ben de unutmadım. Fakat ne yazık ki şu anda fabrikamda böyle bir iş yok…”
Eski arkadaşı ikinci mektubu gönderir.
“Bir önceki mektubumda bir teferruattan bahsetmeyi unutmuşum. Oğlum işe girerken kendisine annesinden miras kalan 500 bin lirayı da size sermaye olarak verme kararındadır …”
Patrondan ikinci mektup:
“ Sevgili dostum oğlunuzu bağrımıza basmaya hazırız. Derhal bana gönder. Lisede ne yaman bir çocuktun hatırlıyorsun değil mi?”
Üçüncü ve son mektup:
Düzeltme:
1-Oğlumun hiçbir sermayesi yoktur.
2- Zaten benim oğlum yok.
3- Senin yine okuldaki gibi olup olmadığını öğrenmek istemiştim. Öğrendim teşekkürler
------------------------------------
KAVAĞA TIRMANAN KABAK
Bir tarlada kavak ağaçları içine ekilen kabak, o yıl köken salarak birkaç ay içinde yükselerek kavağın boyuna yaklaşmış.
Sonbaharın gelmesiyle birlikte soğuğun da ektisiyle kavak kökeni solmuş.
Kavak birkaç ay içinde kendi boyuna ulaşmak isteyen kabağa” ben bu boya ulaşmak için yıllarımı verdim.
Sen ise buna birkaç ay içinde ulaşmak istedin.
Sonunda soğuğa yenik düştün.
Olacağı buydu.
Bir yere kısa sürede ulaşmak isteyenlere bu çarpıcı bir örnek.
