BELKİ
Tüm dizelerini tutuşturup yakmalı şiir ormanını.
Heceli yazıldı sanıyordum ölçülü uyaklıdır. Çünkü
korkulukların mahlası
Kendini birşey sanmak iki uçlu değnek.
Hele "ozanım" havalarının fizik kimyası.
Nerdesiniz tellal-tellak bağırıp çağırma boşluğa
İnternete gönder, şarlatanlar ülkesine kargolar
Köşe dönmenin hortumlamanın şiiri yok ki
Açlık-susuzluk-cinsellik içiçe yumağında
Haritalar çizmek ötelerin gizemine iğne-iplik binbir değil bir dönümlük
Yine de bir iki şiir bulunsun rafta, mutfakta
Bakarsın bir seven-sevilen yeniden doğar tarlada
Bir gün para eder belki ha!...
N. Tezcan
Sıcaktan yazdan, yazlıktan... seslenmenin bir başka türü de terlemek, terletmek...
On yılı geçti bu sahillere dadanalı. Her yaz az ya da çok; mutlaka uğrarız buralara. Edirne'nin sıcağını sollamak az şey mi? Gölgede bile hayat yok oralarda. Meriç-Tunca kenarları bile "üstü kalsın" demiyor, diyemiyor.
İlk yıl yarım yamalaktı her şey. Evlerdeki sistemlerin çoğu arızalı. Uğraş dur. Ama ilk heves işte!..
O yıllarda ulaşım bile zordu. Bizim Şaban Usta (Gülçavuşlu) her sabah yedide buradan kalkar. Yarım gibi; Keşan'dan dönerdi. Sultaniçe'ye ulaştıran köprü yapılınca olanaklar arttı.
Ama bizim Şaban Usta hâlâ ve bu kez iki defa Keşan-sahil arasında gidip gelmekte. Yani artık buraların en eski müdavimlerinden.
Şaban Usta benim ÖNDER'le iletişim kurmamı da hiç yüksünmeden yerine getirdi. Yani yazılarımı götürüp gazeteye bıraktı. Bana gazete taşıdı. Kendisine açık teşekkürler. Çünkü bu hizmeti hâlâ sürmekte.
O yıllarda sahile yakın bir yerde bir de derme çatma da olsa gazinomuz vardı. Orada hizmet veren "Menderes" bu kez de yetiştirdiği bahçe ürünleriyle hizmetini sürdürmekte.
Bu sahillerin ilklerinden ikisi de.
Bir de "ilk ev" var girişte. Ama kimin bu ev, bilmiyorum. Bildiğim, denize girin ya da girmeyin kıyılar yazın en güzel sığıntıları. Keşke tüm insanlarımız yararlanabilse!...