2020’yılının son günü…
Yani 31.Aralık. Geçen yıldı sanırım:
Bi kar, bi kış .Sabahtan başlayan yağış ve fırtına bütün gün sürdü. Yani resmen tipiyi andıran bir gün. Kar en azında., on santim oluverdi. Yeni yıl alış verişleri ister istemez azaldı. Satıcıların iştahı kursaklarında kaldı.
Kar, buzlanıp kalınlaştıkça trafik harman yerine döndü. Kayanlar…
Örnekse bizim Yunanistan’ın en yakın ilçesine gitme planımız da suya düştü. İyi ki düştü. Yollarda rezil olmak vardı çünkü.
Bir arkadaşım Kapıkule yolundaki bahçesine gitmiş. Arabasıyla dönerken evine üç saatte dönebildiğini söyledi. Aynı gece minibüslerin işlemediği de bir gerçek (Terminalden) . Ama taksiler çalışıyormuş.
Geceyi biz de bir çok aile gibi eşimle baş başa televizyonun karşısında yeni yıla girdik. Bir ara patlama sesleri… Yeni yıla girdiğimizi söylüyordu:. Havai fişekler gökyüzünde görüntülerle yeni yılın gelişini kutlamaktaydı. Onları da izleme fırsatımız oldu.
Çok kişi yeni yılın iyi geçmesi için umutlanmıştı. Dilekler, istekler bu yönde idi.
Nitekim sabah uyanır acı bir haber ve kırılan umutlar…
İstanbul’da bir baskında bu kez de 39 can yok olmuştu. Böylece yeni yılın daha ilk saatlerinde ülkemiz bir kez daha kana bulanmış, Giden canlar ve kalan acılar içinde kahrolmuştuk. Terörün kanlı elleri ve yok vicdanı, acımasızca can almayı sürdürmüştür. Bazen insanlığımdan utanır oluyorum. Bu canilerle başa çıkmanın yolu elbette birlik beraberlik yoludur. Sabrın da bir kırmızı çigisi elbette var., dayanmanın da… Hani ne demişti ozanımız:
“Keser döner, sap döner/Gün gelir hesap döner…”
Ki bu ülke dünyanın demirden ve çelikten oluşan yedi düvelle başa çıkmasını bilmiş, şu katil sürüleriyle, yani sekizinci düvelle mi baş edemeyecek?
O geceden sonra gelen 1.Ocak Pazar günü bembeyaz bir Edirne ile uyandık. Acı haberden sonra dışarıya baktık. Bu kez günlük güneşlik bir hava. ”Karlar düşer, düşer düşer ağlarım” Yaklaşımı uçup gitmiş, rüzgar yani fırtına sessizliğe dönüşmüştü. Ağaç dallarında, özellikle çamlarda biriken karlar çiçek açmış bahar günlerini anımsatıyordu.
Manzaralar güzelleştirmişti doğayı. Bembeyaz bir halı döşenmişti sanki.
Umut düşleri ve beklentileri katliam yüzünden bir kez daha suya düşmüştü. Uçup gitmiş ve öfke birikimine dönüşmüştü.
“Eğlenirken öldük” diye yazmışlar bilgisayara.
Üstelik işin içinde yabancılar da işin içinde.
------------------------------------------------
Henüz yeni yıla girmedik ama 2020’nin iyi başlamadığı ve iyi geçmediği söylenebilir. En başta korona belası, tüm dünyayı kırdı geçirdi. Aylardır sürmekte. Ve can sıkmaya çoktan başladı.
Ancak aylar sonra aşı olayı gündeme girdi. Ve olalım mı, olmayalım mı? Anlamsız tartışmaları başladı. Gevezelik gibi geliyor bana. Kim olursan ol aşı olmak zorundayız. Çünkü bu virüs insandan insana geçiyor. Başkalarını da zor durumda bırakmamak için birey olarak aşı olmak zorunda olduğumuzu kabullenmemiz gerekir. Çünkü tek başına yaşamıyoruz. Toplum denen kocaman zincirin bir halkasıyız.
Dünya çok salgınlar yaşamış ve hepsi de bilim sayesinde tuşa gelmiş. Bu da öyle olacak sanırım. Bakalım zaman ne gösterecek?...
