İnsanoğlu ömründe dört dörtlük bir hayatın olmasını istiyor.
Yani; aydınlık bir gökyüzü, şırıl şırıl akan dereler, bol bereketli tarlalar, tıkır tıkır çalışan fabrikalar ve tabiî ki hastalıksız bir ömür..
Böyle bir dünya yok.
Belki bizden önceki çağlarda vardı da bizim haberimiz olmadı.
Bu günkü dünyaya bakıyoruz; doğal afetler yıkım üstüne yıkım yapıyor. Naylonu icat eden insanoğlu şimdi ondan nasıl kurtulacağını düşünüyor.
Uygarlığın merkezi diye tanıdığımız Orta Avrupa’da insanlar hükümetlerinin uygulamalarına karşı sokaklara dökülüyorlar.
Güzel ülkemiz Türkiye’de de hem doğal hem de sosyal rahatsızlıklar var.
Cumhurbaşkanımız Sn. R. Tayyip Erdoğan; bu gün, yarın Fırat’ın doğusunda yapılacak bir savaşın emrini vermeye hazırlanıyor.
Yaygın gazete ve TV’lerde askerimizin bu savaş harekâtı için hazırlık haberleri yer alıyor.
T.C. Hükümeti bütçe açığını gidermek için yeni ekonomik önlemleri hayata geçirmeye çalışıyor.
Dün açıklanan bir habere göre; işsizler ordusuna 330’ bin genç insanımız daha katılmış.
Ankara’daki tren kazasının sorumlusu olarak hareket memuru ile makasçı tutuklanmış.
Ulaştırma Bakanının “demiryollarında sinyalizasyon, olmazsa olmaz değildir” sözü pas geçiliyor.
Meteoroloji önümüzdeki günler için kar ve buzlanma uyarıları yapıyor.
Yukarıya aldığımız olaylar ve gelişmeler içinde; insanoğlu nasıl rahat edecek ve huzur içinde olacak?
Ancak insanoğlunun yaşamını sürdürebilmesi için yeni umutlara ihtiyacı vardır. Çünkü umutların bittiği yerde yaşam da biter.
Yazımızı, umutlarımızı yeşertecek iki güzel atasözü ile bitirelim:
“BULUTLAR NE KADAR KALIN OLSA DA ARKASINDA GÜNEŞİN OLDUĞUNU UNUTMA.”
“HANGİ GECE VAR Kİ HEP ZULMETTE (KARANLIKTA) KALA?”
