Keşan Kent Konseyi Kent Çevre ve Ekoloji Meclisi, bölgede başlatılan çalışmalara karşı kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla kapsamlı bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, dört köyün ortasında yaklaşık 5 ile 6 bin dekarlık bir alanda özel bir şirketin 800 ile 1000 metre derinliğe ulaşacak şekilde jeotermal sondajlar yaptığı belirtildi. Ancak bu çalışmaların sadece kaynak aramayla sınırlı olmadığı vurgulandı.
"SICAK SU BAHANESİYLE TOPRAK ELDEN GİDİYOR"
Kent Konseyi açıklamasında, eğer yeterli jeotermal kaynak bulunamazsa dahi bu alanların kaplıca, ılıca, sera yatırımı veya turizm alanı gibi projelere dönüştürülmek istendiği ifade edildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:
“Bu projeler hangi senaryoda olursa olsun, köylünün ortak kullanımındaki toprakların özel sektöre devredilmesidir. Halkın malı, halktan habersiz ve onay alınmadan el değiştiriyor.”
HAMZADERE’NİN UMUDU YERİNİ ENDİŞEYE BIRAKTI
1980’lerden bu yana devlet destekli sulama projeleriyle canlanan Keşan tarımı, Hamzadere projesiyle önemli bir aşamaya gelmişti. Köylüler çeltik, ayçiçeği ve bostan üretimiyle yeniden üretici kimliğini kazanmıştı. Ancak şimdi bu kazanımların, rant projeleri uğruna yok edilme riski bulunduğu belirtiliyor.
“Yıllarca su bekleyen bu topraklar sonunda üretimle buluşmuşken, şimdi 'jeotermal' adı altında yeniden kuraklığa, üretimsizliğe ve özel mülkiyete terk edilmek isteniyor. Bu sadece çevresel değil, aynı zamanda sosyal bir yıkımdır.”
“ZEYTİN YASASI” KAPSAMINDA SESSİZ GASP
Keşan Kent Konseyi, projelere yasal zemin hazırlayan yeni torba yasalara da dikkat çekti. Kamuoyunda "Zeytin Talanı Yasası" olarak bilinen düzenlemeler sayesinde, artık ÇED süreci işletilmeden projelere başlanabildiği, halkın katılımının devre dışı bırakıldığı hatırlatıldı ve ekledi ,“2025’te sessiz sedasız geçen bu yasa ile artık üretim alanları, meralar, zeytinlikler halktan habersiz projelendirilebiliyor. Bu yasa sadece ağaçları değil, hukuk devletini de kökten tehdit ediyor.”
GEÇMİŞTEN DERS ALINMADI: “FSRU HÂLÂ HAYAL KIRIKLIĞI”
Açıklamada Keşan'da daha önce yaşanan FSRU (yüzer LNG terminali) süreci de örnek gösterildi. Dönemin belediye başkanının halkın itirazlarına rağmen projeyi “stratejik yatırım” olarak savunduğu, ancak projenin hâlâ tam anlamıyla devreye alınmadığı ve somut bir fayda sağlamadığı ifade edildi.
“Ganos Fay Hattı'nın hemen yakınında bekleyen LNG tankerleri, hem çevresel hem de güvenlik riski oluşturuyor. Ama ne istihdam sağlandı ne de yerel kalkınma. FSRU projesi, halkın sözünün nasıl hiçe sayıldığını gösteren canlı bir örnektir.”
"TOPRAĞINI KAYBEDEN KÖYLÜ ÜRETİCİ OLAMAZ"
Kent Konseyi, mevcut jeotermal projenin aslında bir "suskun talan" olduğunu belirtti. Açıklamada, iktidar partisine mensup bölge milletvekilinin bu projeleri savunması da eleştiride bulunarak,“Sıcak suyu, ılıcayı, serayı savunarak tarımın elden gitmesini meşrulaştırmak kabul edilemez. Bu sadece bir proje değil; halkın, köylünün ve üretimin sistemli biçimde tasfiyesidir.”denildi.
“BUGÜN SESSİZ KALIRSAK, YARIN KENDİ TOPRAĞIMIZDA YABANCI OLURUZ”
Kent Konseyi, açıklamasını çarpıcı bir çağrıyla sonlandırdı. Tüm halkı doğaya, tarıma ve köylünün emeğine sahip çıkmaya davet etti:
“Zeytinlikler, tarım arazileri, meralar halka sorulmadan sermayeye devrediliyor. Bu sadece bir çevre meselesi değil, halkın iradesine karşı yapılan sistematik bir saldırıdır. Bugün sessiz kalırsak, yarın kendi tarlamızda bir yabancı gibi dururuz. Şimdi susma değil, savunma vaktidir.”
Haber Merkezi


