(Berfin BAHAR-(307)
BOŞA KÜREK ÇEKMEK
Ekranlar boşala boşala kırk ambara dönerken neler oldu, neler?
Öncelikle hemen hemen her ekranda bir mutfak. Yemek kokuları burnumuza değin geliyor mu bilmem’. A ma ister inanın , ister inanmayın benim burnumun direği sızlıyor.
Bilim adamları, diyetisyenler istediği kadar “Yeterli ve dengeli” beslenmeyi savunsunlar. Lezzet ön planda olmamalı desinler. Kim dinler, kim anlar. “Doydum” diyenlerin önemli bir bölümü midemi doldurdum demek isterler. Yediklerin bedenin için yeterli mi? Az mı fazla mı? Kimse buna bakmaz.
Ne zaman etli, butlu; kilolu olmak sağlık işareti sayılırdı. Bizim oralarda aşırı şişman bir kaç kişi vardı. Haminnem, bunlar çok yaşar derdi. Oysa hiç de öyle olmadı…
Böyle ucuz ve kulaktan dolma bilgilere yanlış yaklaşımlar, rant ve reyting sağlasa da, ki öyle olsa da yayından çıkarırlar. Masrafları karşılamayan düzenlemeler para para para… getirmiyorsa, tü-kaka sayılır ve yayından uçuruma yuvarlanır.
Sonra o kıytırık ve içi boş yarışmalar sırf para için ve onun cazibesinin ürünü olanlar…
Yarışmacı bir sözcük yumurtluyor, Ya da bir rakam söylüyor. Al sana cüzdan dolusu para. Böyle bir şey olur mu? Bir memurun ömür boyu çalışarak kazanamayacağı paralar telefon gibi cebe. “Taş attın da kolun mu ağrıdı” demezler mi adama.
Telefon deyince cepçiler geldi aklıma. Gece gündüz kulakta o meret. Bağıra, çağıra konuşmalar da işin cabası. Sanki bu dünyada ondan başka kimse yokmuş gibi..
Futbolcuların ve genelde sporcuların da raconu Şöyle böyle değil hani!..
Gelelim yok böyle bilmem ne başlığı altında yaşananlara:
Tam bir rant kapısı, üretici nasıl ineğin sütünden yararlanıyorsa, bunlar da ünlülerin ürünlerinden yararlanmakta.
Etekler neden giderek kısalmakta. Marifet mi, tahrik mi? Sorusu aklıma geldi şimdi!..
Şeytan işte…
Aklıma gelen sorunlardan biri de şu:us ve Moldavya kızları. Yani neden hep ülkemizde alıyorlar, soluğu. Şu olan biten ve yaşananlar özgürlük mü?
Sorulacak daha çok şey var ama bu yazdıklarım ilginç ve çarpıcı. Sorulara feminist geçinen birinin yanıtlamasını isterdim doğrusu. Bu konular da erkeklerin suçu var da karşı cinsin yok mu? Hele işin içine alıp satma ve para da giriyorsa iğrenç değil mi? Ancak kadınların öldürülmesi en büyük ayıp ve suçtur. Özellikle insanlık ayıbıdır… Ne olursa olsun Allah’ın işine karışılmaz…
Ekranlar ayrıca eczaneye dönüştü. Her ekran bir şeyler pazarlamaya başladı. Bitkisel ilaçlarmış bunlar. Çoğu da cinsel sorunlarla ilgili. Tıpta bunlar yok mu?
Zaten cinsellik ve dinsellik akılcı ve bilimsel olarak çözümlenip yaşantımıza girmezse bu iki sorun odağı olmayı sürdürecektir.
Nereden bakarsan bak, nereye bakarsan bak çıkarı ya da çıkarları olanlar her şeyi sömürürler.
Ortaçağ’da papazlar cennetten arsa bile satmadılar mı? Bırak arsayı cennetin anahtarlarını bile satmadılar mı?
Bizimkiler de başka biçimlerde aynı yolda değiller mi, sanki?
Rahmetli Çetin Altan, “Enseyi karartmayın” sık sık dese de, aklımızı başımıza toplamanın zamanı geldi de geçiyor. Kıyamet kopmadan öze dönebilir miyiz?Bilmem...
Bir şiir ister artık:
YELKOVAN KUŞLARI
Elimin son güzellerine düşen kırağı
Aldı götürdü beni, meşeler balosuna
Sarının tonlarında bir o yana bir bu yana
Kar topladı horonlar naz halaylara
Kentin sur içi yaşamına iki nokta üst üste
Güz güzeli yaprakları taçlanırken mevsim
Tuna boylu sunalar, göç özlemi sevdalar
Kaşla göz arasına ilk yağmurdan damlalar.
Karadenizli dalgalar palamutlanırken yarına
Arafat’tan el ettim yelkovan kuşlarına
(N.Tezcan)
AKORTSUZ SAZIM- (Berfin Bahar Dergisi-Sayı: (312)
Rant ovasında açan çiçekten ne hayır gelir, kör olası
Meşin yuvarlak peşinde ün para varken
Bulsalar oyuncak diye (s)atacaklar tren yollarını
Yaşamadan çekmek, göçmek hangi aklın ürünü
Bir yaşam ötesi berisi için olmaz
Her şey yerinde, zamanında dozunda
Kimseler görmemiş, hepsi kalmış giderken
İyi güzel ve doğrular yaşar yeniden
Bir ömürcük buradayız, gerisi belli değil
Kendimizi kandırmak, o defter benim değil
Mal için, mülk için, çıkar için, toprak için
Hepsi sizin olsun, bana bir dönüm sevgi yeter
Yüreğimde açan tek kır çiçeği yeter de artar
İnsanlık köyünde bir kerpiç evim
Yanında ulu bir meşe, bir dal ahlat
Bir de akortsuz sazım olsa yalnızlığıma
Belediye başkanlarının istifası olay olmuştu. Yankıları ya da uzantıları azalsa da uzun süredir gündemde. Özellikle Ankara’da bu konu daha varsıl.Dinozorlu laleli… haberler ilgi konusu olmayı sürdürmekte.
15 Temmuz başarısız darbe olayı da içerde ve dışarıda sürmekte. İçeride tutuklamalar ve yargı görevini sürdürmekte. Salıverenler de var elbet.
Son günlerde ABD de yaşanan zarraf olayı, dal budak üretti. İpuçları yargının bakış açısını değiştirmiş. Yani karmakarışık bir olay. Sanık yerine sanık sandalyesine…
Olaylar nasıl gelişir; zaman gösterecek. En büyük savcılardan biri de zamandır, vicdandır, Konuya böyle yaklaşınca. Dostoyevski’nin “Suç ve ceza yapıtı, geliyor aklıma.
Son patlama da Kılıçtaroğlu’dan , grup konuşmasında sözünü ettiği bölgesel fırtına etkisi yarattı. Ve ardından yapılan açıklamalar… Çok sert ve yoğun. Son günlerin ilgi alanı bu olmalı.
… Ve gelişmeler. Bakalım bunun sonu nereye varacak. İlgi ve ibret dolu ilgi alanı.
Şehit haberleri hemen hemen hiç eksilmiyor gene. Ateş düştüğü yeri yakıyor ve tüm vatanı. Göz yaşları sele döndü. Acılar sarmaşık gibi tırmanıyor. Yazık ki ne yazık gencecik evlatlarımıza. Ve yakınlarına… Suriye ve çevresinde olup bitenlerin ucundan tutmak olası değil. Ama bir paylaşım süreci başladı gibi.
Yogoslavya örneği yine gündemde sanki.
Aleaddin’in lambası uğruna tümü dersem abartmış olur muyum?
Yani petrol uğruna yaşanıyor olan biten, sanki. “Tarih tekerrürden ibarettir”. Deyişi hala geçerli sanki.”Aman petrol, canım petrol…” şarkisi bile söylendi hani.
Dünya’nın jandarmaları yine iş başında. Aylak yaşamayı sevmiyorlar mı ne?
