Ekranlar boşala boşala kırkambara dönerken neler oldu neler?

Öncelikle her ekranda bir mutfak. Yemek kokuları burnunuza değin geliyor mu bilmem. Ama ister inanın ister inanmayın benim burnumun direğini sızlatıyor.

Bilim adamları, diyetisyenler istediği kadar beslenmede “Yeterli ve dengeli” beslenmeyi savunsunlar. Lezzet ön planda olmamalı desinler, damak tadını fazla takmayın. Desinler. Kim anlar, kim dinler. “Doydum” diyenlerin önemli bir bölümü midemi doldurdum demek isterler. Yediklerin beden için yeterli mi fazla mı? Kimse dikkat etmez buna.

Bir zamanlar etli butlu ve kilolu olmak sağlık işareti sayılırdı. Bizim orda da çok şişman birkaç kişi vardı. Haminnem, bunlar çok yaşar derdi. Oysa hiç de öyle olmadı.

Böyle ucuz etkinliklere yanlış yaklaşımlar rant ve reyting sağlasa da ; ki öyle olsa yayından çıkarırlar. Masrafları karşılamayan düzenlemeler para para para getirmiyorsa, tü kaka ! sayılır ve yayından uçuruma yuvarlanır.

Sonra o kıytırık ve içi boş yarışmalar. Sırf para için ve onun cazibesinin ürünü olanlar.

Yarışmacı, bir sözcük yumurtluyor ya da bir rakam söylüyor. Al sana milyarlar. Böyle şey olur mu? Bir memurun ömür boyu çalışarak kazanamayacağı paralar telefon gibi cebe.

Telefon deyince cepçiler geldi aklıma Yolda, dağda bayırda kırda. Hep kulakta o celer. Bağıra, çağıra konuşmalar da işin cabası. Sanki bu dünyada ondan başka kimse yokmuş gibi.

Gelelim yok böyle bilmem ne başlığı altındaki yaşananlara.

Tam bir rant kapısı. Üretici nasıl ineğin sütünden yararlanıyorsa, bunlar da ünlülerin ününden yararlanmakta.

Etekler neden giderek kısalmakta. Marifet mi yani yoksa tahrik mi? Sorusu aklıma geldi şimdi.

Aklıma gelen sorulardan biri de şu Rus ve Moldovya kızları. Yani o biçimleri neden hep ülkemizde alıyor soluğu. Şu olan biten ve yansıyanlar özgürlük mü, fuuş mu?

Sorulacak daha çok şey var ama bu ikisi ilginç ve çarpıcı. Sorulara feminist geçinen birinin yanıt vermesini isterim doğrusu. Bu konularda erkeklerin suçu var da kadınların yok mu? Hele işin içine alıp satma ve para da giriyorsa iğrenç değil mi?

Ekranlarda ayrıca eczaneye dönüştü. Her ekran bir şeyler pazarlamaya başladı. Bitkisel ilaçlarmış bunlar. Çoğu da cinsel sorunlarla ilgili. Tıpta bunlar da yok mu?.

Zaten dinsellik ve cinsellik akılcı ve bilimsel olarak çözümlenip yaşantımıza girmezse bu iki sorun sömürü odağı olmayı sürdürecektir.

Nerden bakarsan bak, nereye bakarsan bak çıkarı ya da çıkarları peşinde olanlar her şeyi sömürürler. Ortaçağ’da papazlar cennetten arsa bile satmadılar mı? Bırak arsayı cennetin anahtarları bile satıştaydı. Bizim yobazlar da başka biçimlerde aynı yolda değiller mi sanki?

Çetin Altan “Enseyi karartmayın” dese de aklımızı başımıza toplamanın zamanı geldi de geçiyor. Kıyamet kopmadan öze dönebilir miyiz? Bilmem.

Bir şiir ister artık…

YELKOVAN KUŞLARI

Ekimin son güzellerine düşen kırağı

Aldı götürdü beni, meşeler balosuna

Sarının tonlarında bir o yana bir bu yana

Kar topladı horonlar naz halaylara

Kentin suriçi yaşamına iki nokta üst üste

Güz güzeli yaprakları taclarken mevsim

Tuna boylu sunalar, göç özlemi sevdalar

Kaşla göz arasına ilk yağmurdan damlalar

Karadenizli dalgalar palamutlanırken yarına

Arafat’tan el ettim yelkovan kuşlarına

N. Tezcan

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.