Bir seçim yaptık.
Fakat sonuç yok. Öyle bir yerdeyiz ki; sabahı olmayan bir gece gibi, uçuruma düşerken tutunduğunuz her şeyin elinizden kaydığı gibi. Ya da ışığı bir türlü gözükmeyen bir karanlık tünel gibi bir yerdeyiz.
İstanbul seçiminden söz ettiğimi anlıyorsunuz.
Asaletli Türk Milletinin yüksek bir katılımla gerçekleştirdiği yerel seçimler, Ankara dahil ülkemizin bir çok büyük İlinde Allaha şükürler olsun ki sonuçlandı.
Ne olduysa İstanbul’da oldu. Ülke nüfusunun yaklaşık 5/1’nin yaşadığı bu kocaman şehirde seçimin sonucu bir türlü açıklanmıyor.
Önce Sayın Binali Yıldırım acelecilik yaparak başkanlığını ilan etti.
Ancak sayım-döküm işlemleri devam ettiğinde görüldü ki, Ekrem İmamoğlu’nun oyları arttı ve de yaklaşık 20 bin oy farkı ile öne geçti.
Sonrasında Sayın Ekrem İmamoğlu oy çokluğuna güvenerek Anıt Kabir’e gitti ve Şeref Defterini İstanbul Belediye Başkanı olarak imzaladı.
Süreci biliyorsunuz; Ak Parti’nin itirazı üzerine önce geçersiz oylar sayılmaya başlandı ve sonrasında da bazı İlçelerin tüm oyları yeniden sayılmaya başlandı.
Dün sabah itibarı ile itiraz edilen sandıkların yüzde 93’ü sayılmış ve buna rağmen Ekrem İmamoğlu’nun 15 bin ve fazlası oy farkı, devam etmiştir.
İşin bu noktasında gündeme bomba gibi düşecek bir söz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan geldi.
Sayın Cumhurbaşkanımız Rusya’ya gidişi öncesinde şöyle diyordu, “13-14 bin oy farkla kimsenin kazandım deme hakkı yoktur.”
Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’dan bu sözü işittikten sonra, Türk Demokrasisi adına bütün umutlarımın kırıldığını hissettim.
Bizim bildiğimiz, klasik anlamdaki seçimlerde 1’ oyun dahi değeri vardır ve o 1’ oy fazlasını alan seçimin galibi ilan edilir.
Şimdi söz sırası ve sorumluluk Yüce Türk Ulusu adına karar verecek olan, Yüksek Yargıçların oluşturduğu Yüksek Seçim Kurulundadır.
Umarız Yüksek Seçim Kurulunun Sayın üyeleri yüklendikleri sorumluluğun gereği olarak demokrasiden yana oy kullanacaklardır.
