Toplumumuzda genel kanı okuma yazma bilmeyen, eğitimi az olan kimseler cahil olarak nitelendirilir.
Aslında cehaletin kıstası sadece okul değildir.
Öyle kültürlü kişiler vardır ki yaşamlarında kör cahilden farksızdır. Öyle cahil olarak bilinen kişiler de vardır ki, akıllı bilgili geçinenlerin yanında çok daha bilgi görgü sahibidir.
Tarihimizde cehaletin timsali olarak gösterilen imzasını Arapça yedi sekiz olan harflerle imza atan adı da Yedi Sekiz Hasan Paşa olarak bilinen Osmanlı Vezirinin yaşamını incelediğinizde cahil olmasına karşın devletine çok yararlı işler yaptığını görürsünüz.
Yine toplumda başarılı olan kişiler arasında yeterli eğitim görmemiş bazı kişilerin eğitimi çok yüksek olan kişilerde çok daha başarılı olduğuna tanık olursunuz.
Toplumda cehaleti inceleyen Adalet Partisi Genel Başkanı Vecdet Öz,” Cehalete Teslim Olmuş Toplumlarda Bireylerin Davranış Psikolojisini” incelemiş. Kitap haline getirmiş.
Yazara göre, gelişmiş ülkeler kendi cahillerini kontrol edebilecek yapı oluşturmuşlar.
Bu toplumlarda cahillerin etkisi hissedilmiyor.
Bizim gibi ülkelerde ise cahiller popülizm uğruna baş tacı yapılıyor. Yazarı göre toplumda cehaletin özellikleri şöyle sıralanıyor :
Cahil toplumlarda bireyler aşırı bencildirler.
Bir bölgeyi sahiplenir orada kimseyi istemez. Kendisinin daha önce oraya gelmesini hak görür.
Cahiller gösterişçidirler fark edilmek için abartılı görsel törenler , hareketler yaparlar.
Ait olduğu kimliğin sembollerini üzerinde taşır.
Bir eve ve yuvaya sahip olmak onun için çok önem taşır.
----------------------------------------------------------------------------------------
CAHİL YA BAŞ OLSUN YA DA BAŞINDA BİRİ OLSUN İSTER
Herkesin eşit olduğu grupları sevmez, Ya baş olsun ya da başında biri olsun ister.
Cahil kendi düşüncelerine göre değil başkalarının düşüncelerini dikkate alarak yaşar.
Beyni batıl inançlar ve mantıksız saplantılarla doludur. Cahil zora kalınca yalan söyler.
Çıkarları uğruna kumpaslar kurar, ikili oynar ve aldatır.Ahlaklı ve iyi olması ilkelerine değil çıkarlarına endekslidir.
Cahil istediğini elde edemeyince hırçınlaşır. Fiziksel olarak güçlüyse saldırır, güçsüzse dedikodu yapar.
Düşünmez, içgüdülerini izler beyni içten dışı doğru çalışmaz sadece dıştan gelenlere tepki verir.
Anti entelektüeldir kitap okumaz, kültür ve sanattan hoşlanmaz.
Beyin gücünden çok beden gücüne inanır.
Konuşmak yerine eylemlerle kendini ifade eder.
Hayatı siyah, beyaz görür insanları dostu ya da düşman hatlarına koyar.. Körü körüne inancı vardır Yeni şeyler öğrenmediği için düşünceleri değişmez sabit kalır.”
Vecdet Öz’ün cehalet konusunda düşünceleri ana hatlarıyla böyle. Buna çevremizde gördüğümüz örnekleri de sıralayabiliriz.
---------------------------------------------------------------------------------------
HAVADA SADECE SİS YOK KİRLİLİK VAR
Birkaç gündür Edirne’yi sis kapladı .Şehrin üzerine çöken sis tabakası tüm gün ve gece devam ediyor.
Bu sis sadece sıcak hava ile soğuk havanın birleşmesi sonuncuda oluşan bir sis tabakası değil. Edirne üzerin kaplayan sis tabakasında kalorifer bacalarından yükselen kirli hava da karışıyor.Böylece sis insanı zehirleyecek duruma geliyor. Sokağa çıktığınızda bunu hissediyorsunuz genziniz yanıyor.
Başınıza ağrı giriyor.
Solunum zorluğu çekenler böyle havalarda sokağa çıkmada zorlanıyor.
Asılan çamaşırların üzerini kir kaplıyor. Böyle günlerde araçlarınızın üzerinin kirlendiğini görürsünüz.
Bu kirlilik soluduğumuz hava demektir.
Edirne yapılaşması böyle devam eder, Edirne’ye hava koridoru sağlayan Kuzey rüzgarları yönü yüksek apartmanlarla kaplanmaya devam ederse şehrin alçak kesimlerinde bu kirlilik artarak sürecektir.
Edirne’ye doğal gazın geldiği yıllarda herkesin doğal gaza geçmesi gibi bir zorunluluk olduğu söylendi. Bu uyarıyı dikkat alanlar harç borç evine doğal gaz bağlattı.
Daha sonra bu uyarılar unutuldu.
Kömürle ısıtılan bloklar kömür yakmayı sürdürdü.
Edirne’nin kirli hava ile kaplanmasının en önemli nedeni katı yakacak kullanan kaloriferli dairelerin bacalarından çıkan kirli dumandır.Bu arada kullanılan katı yakıtın istenilen kaloride olmadığı yönünde iddialar var
Katı yakıt kullanımı devam ettiği sürece insanlarımız böyle sisli havalarla kirli havayı solumaya devam edecektir.
Evinde doğal gaz olanlar, katı yakıt kullananların kirli havasını solumaya daha ne kadar devam edecek? Siz siz olun dışarıdaki havayı sadece sis olarak kabul etmeyin.
O baca gazları ile kirlenen, insan sağlığını tehdit eden hava olduğunu dikkate alınız. Uzmanların görüşü de bu doğrultuda.
------------------------------
KURALA HERKES UYMALI
Böyle sisli havalarda bakıyoruz bazı araç sahipleri trafik güvenliği için önemli olan sis lambalarını yakmaya gerek duymuyor.
Evden caddeye çıktığım sırada lambaları sönük bir aracı fark etmeyen bir vatandaşımız neredeyse aracın altında kalacaktı.
Yol renginde olan aracı fark etmeyen ,gözleri de az gören vatandaşımız neredeyse aracın trafik kazasına kurban gidecekti.
Burada kimse suçu bu insanımızda aramamalı.
Böyle havalarda trafik kuralları gereği yıla çıkan her araç sahibi sis lambalarını yakmak zorunda Aksi takdirde sis nedeniyle hızla gelen araçları görmeniz mümkün değil. Yetkililerin böyle havalarda aracının sis lambalarını yakmayan sürücüleri de kontrol etmesinde yarar var. yaksa her an bir trafik kazası olabilir.
------------------------
FIKRA
KARDEŞ PAYI
Fatih Sultan Mehmet bir gün dilencinin birine bir altın vermişti. Dilenci, Padişahın verdiği altını az bularak şöyle bir soru sorar:
- Bu nasıl olur Padişahım? Ben senin kardeşin olduğum halde nasıl olur da bana bir altın verirsin?
Dilencinin ne demek istediğini tam anlamayan Fatih dilenciye sorar:
- Sen benim nereden kardeşim oluyorsun?
Dilenci şu açıklamayı yapar:
-“ İkimizde de Adem babamız ve Havva anamızdan dünyaya gelmedik mi? Böyle bir durumda kardeş sayılmıyor muyuz?”
Fatih bu cevap karşısında gülümser. Çünkü Bu cevap hoşuna gitmiştir . Fatih,dilencinin kulağına eğilerek alçak sesle şöyle der:
- “Bu söylediğini diğer kardeşlerimiz de işitip gelirlerse, senin payına bir altın bile düşmez,haberin ola” der.
-------------------------
ÖZLÜ SÖZ
Olgun insan , güzel sez söylemesini bilen insan değil, söylediğini yapan, yapabileceğini söyleyen insandır.
KONFÜÇYÜS
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Fıkra
BEKTAŞİ İLE ATLI
Bir gün Bektaşi’nin önüne bir atlı çıkar.
Kendisine:
“Baba bir müşkülüm var beni aydınlatır mısın” der
Bektaşi yanıt verir:
“ Elimden gelen bir şeyse tabii oğlum” der
Atlı:
“Öğrenmek istiyorum: Şu anda Allah ne yapar.”
Sorunun münasebetsizliğine içeren derviş, bunu hiç belli etmez.
Atlıya:
“ Cevap veririm fakat bir şartla, sen attan in ben bineyim” der.
-Neden der atlı :
“ Böyle yüksek suale, yüksekten yanıt vermek gerekir de ondan “ der.
Atlı tekrar sorar :
“ Söyle bakalım Allah şimdi ne yapıyor”?
Bektaşi:
“ Ne yapacak der, atı senin gibi bir budalanın elinden alır benim gibi akıllıya verir” diyerek atı ile oradan uzaklaşır.