Bölge insanı olarak kendi değerlerimize sahip çıkmada, onlara kol kanat germede yeterli değiliz. Bunu her alanda görmek mümkün. Bakıyorsunuz Edirneli bir hemşerimiz başarılı olmuş.
Hemen ardından onu karalamak başarısı engellemek için kampanyalar başlar. Bu Edirne insanımızın en önemli zaafı.
Ayhan Tunca, Edirne’de ilin tarihi ve kültürel değerleri hakkında en çok eseri olan bir yazarımız. Şu ana kadar yayınlanmış 15 eseri var.
Bunların tamamına yakını Edirne tarihi ve kültürü ile ilgili eserler. Tunca,18 yıldan bun yana çıkardığı Edirne’nin en geniş kapsamlı tarih ve kültür dergisi olan Yöre dergisinin son iki sayısının hazır olduğunu bu sayıları ekonomik nedenlerle basamadığını söylemesi benim zoruma gitti.
Edirne gibi çağdaş ve kültüre önem verilen bir kentte Edirne için eser veren bir yazarın böyle açmaza düşmesi düşündürücü.
Ayhan Hoca dergilere reklam alamadığından yakınıyor. Ayrıca kitaplarının satış yerinin genellikle Edirne olması nedeniyle. Kitap satışlarının kısıtlı olduğunu söylüyor.Tunca: “ Ben Edirne ile ilgili kitaplar yazıyorum. Bir başka ilin okuyucusu benim kitabımı neden alsın. O nedenle kitaplarımı ancak bu ilin okuyucularına satıyorum” diye durumunu izah ediyor.
Yazımın başında da belirttiğim gibi Edirne’nin kültür, sanat ve diğer alanlardaki değerlerini el birliği ile korumak zorundayız. Bu tür insanlar kolay yetişmiyor.
Onlar, her şeyini sanata adamış insanlar.Bir yazarımızın eserlerini kentimizde ,odalar, meslek kuruluşları, sendikalar, mahalli idareler siyasi parti temsilcileri olarak sahiplenmiyorsak, ona söyleyecek söz bulamam.
Neden merkez ve köy muhtarlarımız, muhtarlık binalarında Edirne tarihi ile ilgili birkaç eser bulundurmasın. Edirne’de yaşayıp bu kenti tanımayan, değerlerini bilmeyen insanlarımızın olması üzüntü verici.
Ayhan Tunca anlattı. Bir öğretmen sattığı kitaplara bakarken İlhan Komanı görmüş “acaba bu kim” diye meraklanmış.
Bu kentin eğitimcisi İlhan Koman’ı Dr Rıfat Osman’ı, Dilaver Beyi, Talat Paşa’yı, Ayhan Tunca’yı tanımıyorsa onların adına üzülürüm.
Edirne’de deryada yaşayıp denizin kıymetini bilmeyen balık misali yaşayan insanlarımızın olması Bu güzel kentte ömür geçirip tarihi değerlerinden yoksun kişilerin bulunması gerçekten üzüntü verici bir durum.
Sözün kısası, Edirneliler olarak öz değerlerimize sahip çıkmalıyız. Onlar ilimizin ortak değerleridir.
BU KÖPRÜNÜN ALTINDAN ÇOK SULAR GEÇECEK
Daha önce de gündeme getirdim. Önümüzdeki yıl mart ayında yapılacak mahalli seçim demokrasimiz açısından çok önem taşıyan bir seçim.
Bu seçimde muhalefetin belediyelerde başarılı olması ülkede parlamenter sistemin özlemini çekenleri umutlandıracak. Muhalefetin başarılı olması halinde belki de bir erken seçim gündeme gelebilecek.
Bunun aksi durumunda Başkanlık Sistemini benimseyenler iktidarlarını mahalli seçimdeki başarıları ile iyice pekiştirecekler.
Onun için seçime bu kadar süre varken kimse ham hayale kapılmasın.
Gerek iktidar gerekse muhalefet partileri bu seçimde son kozlarını oynayacaklar. Özellikle Ana Muhalefet partisi CHP’nin bugün kalesi durumundaki illerde seçimi kaybetmesi bu partiyi tartışılır duruma getirecek.
O nedenle bazı yöneticiler şu adayımız bu adayımız diye peşin hükümlü olmasınlar. Her parti kendisini kesin başarıya götürecek adayları belirlemede kararlı.
Bu isimler bugünde daha netleşmiş değil. Edirne’de belediye başkanlığı yarışı çetin geçecek.haberiniz ola…..
DAĞDAN GELİP BAĞDAKİNİ KOVAR
Sonradan gelip öncekinin yerine haksız olarak geçmek isteyenler için “ dağdan gelip bağdakini kovuyor denilir. Bu sözlerin hikayesi ise şöyle:
Köylünün birisi kendine tarla açmak için, Dağdaki çalılıklara söküp tarla yeri açıyormuş..
Bu arada ayrık otu denilen , arsız ve çabuk üreyen otları da söküp, bir yığın yapmış.. Arazisi yokuş bir yerdeymiş. Sökülen ayrık otlarının bir bölümü aşağı yuvarlanıp bakımlı bir bağın içine düşmüş.
Bağ sahibi önceleri bu otlara önem vermemiş. Fakat birkaç ay sonra bağa gittiğinde her tarafın ayrık otlarıyla kaplandığını görmüş. İşçi tutarak ayrık otlarını temizlerken şöyle demiş:
-“ Daha dün dağdan geldiniz, Bugün bağdaki asmalarımı kovmaya kalktınız. Öyle yağma yok buna izin vermem.”
ÖZLÜ SÖZ
Gerçeğin yarısını söylemek, hiçbir şey söylememektir.
DOSTOYEVSKİ