Mazeret üretip işi kılıfına uydurmak isteyenlere günümüzde yönetim konusunda haksızlıkların olduğunu söylediğinizde cevabı hazırdır” Bunlar dün de vardı bugün de olacak”
İşte bu anlayışla bir yere varılmaz. Dün bazı yanlışlıklar olabilir. Bu tür eksiklikler zamanla giderilmesi gerekir. Eğer aynı hatalar devam ediyorsa onun faturası bugünkü yöneticilere çıkarılır.
Bu konuda işi kılıfına uydurma mantığı, bir anlamda hataları örtmek düzeltilmesine mani olmak demektir.
Günümüzde, insanların birçok haksızlığa uğradığı gençlerin sınava girip başarılı olduğu halde başarısız gösterildiği halkın hakkı olanı alamadığı bir vakıa.
Bunu söylediğinizde karşı tarafın vereceği yanıt” bu haksızlıklar her zaman var” Peki aynı haksızlıkla senin yakının karşılaşsa tepkin ne olur dendiğinde tavır değişir ve “ O başka” yanıtını alırsınız.
Haksızlıklar başkasına yapıldığında ses çıkarmayacaksın kendine yapıldığında tepki göstereceksin.
Bu mantık halkın geniş kesimine hakım olursa orada hak hukuk aramak mümkün olmaz.
Bir zamanlar rahmetli bir cumhurbaşkanı “ Benim halkım, esnafım işini bilir” diye bir söz ortaya atmıştı.
Bu iş bilirlik bazı çevrelerin etkisiyle sağlanıyorsa başkalarının hakkı yok sayılırsa o haklı bir gerekçe olmaz.
Yasaların her alanda geçerli olması gereken günümüzde “ adamını bul işini çöz” anlayışı hakim oluyorsa, adamı olmayanların hakkını araması çok zor demektir.
Bakıyoruz aleni olarak suç işleyen, yasaları hiçe sayın bazı kişiler yargıç karşısına çıkarılıyor bir süre sonra salıveriliyor.
Bu arada hakarete, haksızlığı uğrayan kişiler haksızlığa uğradığı ile kalıyor.
Bu durum yasalara güveni zedelemiş olmuyor mu? Herkes yasaların ötesinde etkili birini arıyorsa orada yasalara güven duyulmuyor demektir.
Maalesef gönümüzde böyle bir endişe var.
VEKİLLER BÖLGESEL SORUNLARA ODAKLANMALI
Parlamentoda etkinlikleri ikinci planda kalan, halkın oyu ile seçilen parlamenterlerimiz tatil günlerinde halkın içinde olmalı.
Basın kurumları dahil her kurumun önerilerini dinlemeli. Öyle klasik demeçlerle günümüz şartlarında ülkemizde sorunların çözümü mümkün değil.
Bilfiil toplumun içinde olup meslek kuruluşları, sendikalar ve odalar ile görüşülerek bölgenin ortak sorunları, belirlenmeli, Ankara da kalın duvarlarla çevrili ses geçirmeyen parlamentoya sesler duyurulmalı. Vekillere milletin vekili demek, toplumun gerçek temsilcisi olduklarını söylemek için vekillerin büyük çaba göstermeleri gerekiyor.
Eğer atananlar seçilenlerin üstünde, onların amiri konumunda yer alıyorsa o zaman vekiller halkın sesini nasıl duyuracak?
Nitekim, milletvekillerinin bakanlara sorunlarını iletmede zorlandıkları söyleniyor.
Hal böyle olunca vekillerin işi çok zor demektir.
Her şeye rağmen vekillerin ,yağmasalar da gürlemeleri, ses getirmeleri gerekiyor.
Bakarsınız bir süre sonra vekillerin halkın gerçek vekili olduğu herkes tarafından anlaşılır.
Bunun için de halkın seçtiği vekillerin kendi durumlarını etkisiz ve yetkisiz konumlarını sık sık gündeme getirmeleri gerekir.
Eğer bugün olduğu gibi hallerinden memnun görünüyorlar ve sesleri çıkmıyorsa onlar milletin gerçek temsilcileri olamaz.
Bu tatil döneminde vekillerimizi kurum ve kuruluşlarımızla bu arada mahalle basınımızla bire bir görüşüp sorunların dinlemelerinde yarar olduğu inancındayız.
Onlara her zaman kapımız açık.
Haberleri ola..
-------------------------------------------------------------------------------------------------
SORUNLAR SİYAH- BEYAZ GİBİ DEĞERLENDİRİLMEMELİ
Bölgemiz siyasileri ve ona dersek verenler arasında yaygın bir görüş var.
‘Ya benden yanasın ya da karşımdasın.. Siyah ile beyaz gibi tamamen zıt bir görüş bu.
Ara renklerin olabileceğini dikkate alan yok. Bu görüşte olan siyasiler arasında dostluk ve ittifakın sağlanması mümkün değil.
Farklı, karşı görüşlerin de doğruları bulmada sorunların çözümünde faydalı olması gerekir.
Atalarınız “ Barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar” diye boşuna dememiş..
Kısaca anlamı şu: Fikirlerin çatışmasından hakiki fikirler ortaya çıkar.
Bunun aksi, sadece benim dediklerin doğru diğerleri tümüyle yanlış demek, karşı fikirleri hiçbir hak tanımamak yanlışlığa zemin hazırlar.
Bu anlayış demokrasi ile de bağdaşmaz.
Ne yazık ki, siyasilerimizden ve onlara koşulsuz destek verenlerin çoğu ‘Yoğurdum ekşi’ demiyor. Büyük bölümü kendi dar tek yanlı, bilgi sahibi olmadan kabul ettikleri fikirleriyle siyasi yorum yapıyor, fikir ileri sürüyor.
Bu da sonunda partiler ve siyasi görüşler arasında anlaşma yerine çelişkilerin artmasına neden oluyor.
Birden fazla fikrin arasında doğruları bulmak her zaman daha sağlıklı olur.
Tek kaynaktan yararlanıp olayları bu mantıkla değerlendirenler çoğu kez yanlış yapabilir .
Onun için siyasilerimiz ve onların yandaşları kendi görüş ve fikirleri yanında karşı olan fikirlerin de doğru olabileceğini dikkate alarak ortak yanlarını bulup ittifak yapmaları demokrasimiz açısından da bir kazanç olacaktır.
Bölgemiz insanlarının özellikle sosyal demokratların bu tür ittifaklara daha çok ihtiyaçları vardır.
Siyaset yapanlar bunu unutmamalıdır.
FIKRA
TRENDE PENCERE KAVGASI
Tren Haydarpaşa garından kalkan tren Erenköy’e doğru yol alıyordu. zayıf yaşlı bir kadın bilet denetimi yapan tren görevlisine sordu.
“ Evladım pencereyi kapatabilir misiniz?”dedi.”Yoksa bu rüzgar beni öldürecek”
Görevli tam pencereyi kapatacağı sırada yaşlı şişman bir hanım pencerenin açık olmasını istedi.
“Sakın ha pencereyi kapatmayın, pencere kapanırsa havasızlıktan boğulurum”
Daha sonra iki kadın arasında pencere açılsın, kapansın tartışması başladı.
Uzun süre bu tartışma devam etti.
Bu tartışmaya kulak veren bir yolcu tren görevlisine şöyle bir öneride bulundu:
”Beyefendi siz önce pencereyi kapatın şişman hanım havasızlıktan boğulsun.
Daha sonra pencereyi açın bu kez zayıf hanım rüzgârdan yaşamını yitirsin,
Biz de böylece rahat bir yolculuk yapabilelim” dedi.
FIKRA
DİL ALTIRNDA BAKLA
Zamanın birinde mollanın çömezi çok küfürbazmış, sürekli küfür edermiş. Çömezin küfür etmemesi için molla tarafından dilinin altına bakla konulmuş.
Bir gün molla ile çömezi bir sokaktan geçerken,bir kadın “ Molla efendi biraz bekler misin” demiş.
Kadının bu talebi üzerine molla uzun süre beklemiş.
Sonunda kadın beklediği için mollaya teşekkür etmiş.
Molla, kadına neden bu kadar beklettiğini sormuş. Kadın:
“ Tavuğumu kuluçkaya yatırdım civcivler sizin sarığınızdaki gibi tepeli olsun diye beklettim” demesi üzerine,molla çömezine “Çıkar ulan dilinin altından baklayı” istediğin gibi küfredebilirsin demiş.
FIKRA
BEYİ KAPICIYMIŞ
Orta yaşlı bir kadın dışarıdan sınava girip ilkokul diploması almak ister.
Kendisine sınavda şöyle sorular yöneltilir:
“ Kalp ne iş yapar?”
-“Vücutta kan dolaşımını sağlar”
“Midenin görevi nedir?”
-“Sindirimi sağlar”
“Gözlerin görevi nedir?
“Görmemizi sağlar”
“ Ayakların görevi nedir yürümemizi sağlar
“ Beyin ne iş yapar?”
“ Beyim apartmanda kapıcılık yapar” demiş