“Doğru bulmuyoruz”

Edirne Barosu delegelerinden Av. Mete Türkay ve Av. Coşkun Molla eski baro başkanlarının da katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi. Türkay ve Molla'nın Türkiye Barolar Birliği'nin isminden Türkiye sözcüğünün çıkarılmasıyla ilgili toplantıya Edirne Barosu Yönetim Kurulu üyeleri katılmadı. Toplantıya katılanlar Türkiye Barolar Birliği'nin isminden 'Türkiye' sözcüğünün çıkarılmasının gündeme gelmesini doğru bulmadıklarını ifade ettiler.

“Doğru bulmuyoruz”

Edirne Barosu delegelerinden Av. Mete Türkay ve Av. Coşkun Molla eski baro başkanlarının da katılımıyla bir basın toplantısı düzenledi. Türkay ve Molla'nın Türkiye Barolar Birliği'nin isminden Türkiye sözcüğünün çıkarılmasıyla ilgili toplantıya Edirne Barosu Yönetim Kurulu üyeleri katılmadı. Toplantıya katılanlar Türkiye Barolar Birliği'nin isminden 'Türkiye' sözcüğünün çıkarılmasının gündeme gelmesini doğru bulmadıklarını ifade ettiler.

Emre SEDEF
Emre SEDEF
13 Şubat 2018 Salı 10:24
“Doğru bulmuyoruz”

    Edirne Barosunda  bir toplantı düzenleyen TBB Edirne Barosu delegelerinden  Av. Coşkun Molla ve Av. Mete Türkay, TBB adından  Türkiye'nin çıkarılmasına tepki gösterdi. Toplantıya Edirne Edirne Barosu eski Başkanlarından Av. Teoman Özdöl, Ahmet Uludağ, İbrahim Karakoç, Rıfat Çulha da destek verdi. 
     İlk olarak söz alan Baro Delegesi Mete Türkay, Eski Baro Başkanlarını arzu ettikleri takdirde toplantıyı desteklemeye davet etti. Daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın TBB adından Türkiye ibaresinin kaldırılması konusunda açıklamada bulundu. Kendilerinin Edirne Barosu temsilcileri olarak bir basın açıklaması yapma gereği duyduklarını belirtti. 
 Daha sonra Edirne Barosu delegelerinden Av. Coşkun Molla hazırlanan ortak açıklamayı sundu. Edirne Barosu temsilcilerinin ortak bildirisinde konu ile ilgili olarak şöyle denildi:  
“Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanınca başlatılan tartışma akabinde adında 'Türk' ve 'Türkiye' ifadesi geçen kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının adlarındaki bu ifadenin kaldırılmasına yönelik açıklamalar kamuoyunda sıkça gündeme gelmekte ve tartışma konusu olmaktadır. Bilindiği üzere, Edirne Barosu adına delegeleri olduğumuz Türkiye Barolar Birliği de bu kapsamda adının değiştirilmesi öngörülen kurumlardan biridir. Son muhtarlar toplantısında ise TBB'nin gereksizliği ve kapatılmasından söz edilmiştir.  Bizler Edirne Barosu mensubu avukat ve aynı zamanda sizler tarafından seçilmiş TBB Genel Kurul delegeleri olarak Sayın Cumhurbaşkanının açıklamalarını hukuk devleti adına doğru bulmuyor, hukukun üstünlüğünün gerçekleşmesini amaç edinen Türkiye Baroları ve TBB adına kaygı verici buluyoruz.”  
    “BARONUN SİYASİ BEKLENTİSİ YOKTUR”
    “Türkiye Barolar Birliği, 1136 sayılı Avukatlık Yasası ile gerek varlığı gerekse adı güvenceleşmiş, başta avukatların mesleki menfaatleri olmak üzere hukuk devleti ilkesini genel olarak koruma amacında olan, siyasi niteliği haiz olmayan bir mesleki kuruluştur. Bu anlamda öncelikle, belirtildiğinin aksine Birliğin adındaki Türkiye ifadesinin, Bakanlar Kurulu kararıyla değil, yasayla konulmuş ve korunmakta olduğunu anımsamak gerekir. Bunun yanında; Baroların ve Birlik dışında avukatların menfaatini koruyan başka bir kurumun var olmayışının birçok nedeni vardır. Bu nedenler içinde öncelikle avukatlık mesleğinin ülkenin her köşesinde asgari bir kalite standardı ile sürdürülmesine yönelik pratik ihtiyaç bulunduğu gibi, siyasi iradece de Cumhuriyetin her döneminde güçlendirilerek ilerletilen merkeziyetçi idare tercihinin hizmet bakımından yerinden yönetim kuruluşlarının yapısına yansıması da bulunmaktadır. Ayrıca, her avukat tek bir hukuk düzenine sahip üniter Devlet toprağında tekdüze biçimde var olan bu hukukun doğru uygulanmasını gözeterek çalışmaktadır.  Bunun gereği olarak Türkiye'de 79 bağımsız Baronun oluşturdukları TBB dışında başka bir oluşumun varlığına ülkemiz koşullarında pratik bir gereklilik yoktur. Bunun yanında, her meslek kuruluşu gibi Türkiye Barolar Birliğinin de varlık nedeni siyasi tercihlere muhalefet etmek ya da destek vermek olmayıp; Birliğin işlevi avukatların mesleki çıkarlarını, hukukun doğru uygulanmasını ve hukuk devleti ilkesini sağlamaktır. Ülke çapında ve milletin her kesiminden gelen avukatların tümünün meslek içi demokrasi yoluyla temsil edildiği bir kurumun milliliği ve ülke çapında oluşu, tartışma konusu olamaz.  
    “BÖYLE BİR DÜZENLEME, AVUKATLIK MESLEĞİNİN TİCARİLEŞMESİNE ZEMİN HAZIRLAMAKTIR”
    “Böyle bir düzenleme; mensuplarının dayanışma içerisinde hareket etmesi beklenen kamu hizmeti niteliğinde bir serbest meslek olan avukatlık mesleğinin ticarileşmesine zemin hazırlamaktadır. Milletçe beraber yaşadığımız topraklarda meslektaşların kardeşliği, disiplini ve özerkliğini öngören bin yıllık Ahilik geleneğine aykırı olacak bu bakış açısı, aynı zamanda Anayasa'nın 10. Maddesinde düzenlenmiş yasa önünde eşitliği istisna, yasa önünde ikiliği kural haline getirip; yargının savunma ayağı olan bizlerin mesleklerini sağlıklı biçimde yerine getirmesine mevcut engellerin yanında bir büyük engel daha koyacaktır. Şöyle ki, varlıklarına dair hiç bir tartışma yapılmayan esnaf ve tacirlerin odaları ve bunların ülke düzeyinde örgütlenmelerine dair hiçbir eleştiri getirilmezken; avukatlık mesleğinin serbest karakterine birleşik bir meslek örgütüne sahip olmak çok görülmemelidir.  Her ne kadar avukatlık mesleğinin yüz yılı aşkın bir meslek örgütü geleneği bu topraklara yerleşmiş olsa da, 1969 yılından beri faaliyette olan Türkiye Barolar Birliğinin adını değiştirmek, ya da Birliğin hukuki varlığına son vermek, devletin devamlılığı ilkesi ve bu yöndeki beklentiye aykırı olacak, olmakla beraber; bir birikimin ve deneyimin Türk hukuk camiasına da katkısını kalıcı olarak bitirecektir.” 
    “MESLEK KURULUŞLARI REKABET İÇİNE SOKULMAMALI”
    Elbette, meslek kuruluşlarının işleyişine, güncel olaylara yaklaşımlarına, temsil makamlarının oluşumuna dair eleştiriler getirilmesi demokratik toplumlarda saygıyla karşılanacak eleştirilerdir; ancak meslek kuruluşlarının dahi rekabet içine sokulduğu bir toplumun demokratik olması düşünülemez. Dahası, avukatlık mesleği büyük ciddiyet gerektirdiği gibi sorumlulukla yapılan bir meslek örgütüne üyelik zorunluluğunun olmaması, daha önce belirtildiği gibi son tahlilde vatandaşlarımızın mağduriyetine yol açacağı gibi, mesleğimizin son zamanda büyük sekteye uğramış saygınlığını tamamen bitirecektir. Sonuç olarak, yapılması öngörülen düzenlemenin mevcut sorunları daha da büyüteceği ve gerek avukatların, gerekse toplumun tamamının zararına olacağı yönündeki görüşlerimiz sizlerle paylaşmak zorunda kaldık. Tüm dünya ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de yakın ve uzak tarihte kamusal veya özel tüm hukuksuzluklara ve yanlışlıklara karşı hukukun üstünlüğünü savunarak karşı duran, cesur ve bağımsız şekilde tavır sergileyen meslek grubu meslek örgütümüzün olduğu tartışmasız bir gerçektir. Bununla birlikte, olması gerektiği gibi, farklı görüşleri ve duruş sergileyen veya fikirleri olan meslektaşlara da aynı değerde önem veren ve fikirlerine saygı duyan demokratik bir meslek birliğidir. Türkiye Barolar Birliğinin ya da Baroların açıklamaları kimsenin hoşuna gitmek zorunda olmadığı gibi herkesten de bu düşünce açıklamalarına katılmalarını beklemek doğru değildir. Ancak biz avukatlar ve bağlı bulunduğumuz barolar hiçbir kaygımız olmadan meslek kuralları ve yasalar çerçevesinde, hukuk devleti gereği ve hukukun üstünlüğünün savunucuları olarak, düşüncülerimizi açıklamayı, başkalarının düşüncelerine katıldığımızı veya katılmadığımızı cesaretle ve özgürce beyan edebilecek kadar hoşgörülü ve deneyimliyiz. Bu deneyimden doğan medeni cesaretin, meslek örgütlerimizde başladığımız ve Barolar Birliğinin elli yıllık geçmişi boyunca demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti için verilen mücadelenin birikimi olup; Birlik lağvedilse de, Barolarımız kapatılsa da, başta vatandaşa karşı sorumluluğumuz çerçevesinde kuşaktan kuşağa aktarılması kaçınılmazdır. Barolarımızın ve TBB'nin mücadele kültürünü, olgunluğunu, siyaset üstülüğünü, tarafsızlığını, insan haklarını ve hukukun üstünlüğü davasına bağlılığını Cumhuriyet tarihi boyunca kanıtlamış meslektaşlarımızın kararlılığını, bugün faaliyet gösteren yüz binden fazla meslektaşımızın kazanımlarını koruma amacı hiçbir siyasi tasarrufla kırılamayacaktır, yok edilemeyecektir.”
    KARAKOÇ: “BİZ ADELETİN ÜÇ KURUCU UNSURUNDAN BİRİYİZ”
    Basın açıklamasının ardından söz alan Edirne Barosu eski başkanlarından Av. İbrahim Karakoç Türk ibaresinin kaldırılmasının sakıncalarını dile getirerek, “Ülkemizde her ilin barolar birliği bir araya gelip Türkiye Barolar Birliğini oluşturmuş. Bunların başından Türk sözcüğü kaldırıldığı zaman sayısız baro kurma imkanı olacaktır. TCK'nin 3.  Maddesinde yargılama görevi yapan kuruluş üç tanedir. Hakim, Savcı, Avukat, biz kamu görevi yapıyoruz. Adaletin üç kurucu unsurundan birisiyiz. Türk ismi kaldırıldıktan sonra Edirne'de üç baro kurulduğunu düşünelim bunların isimleri ne olacak? Biz Edirne Barosu olarak 400 civarında avukatız. Barolar Birliğinin ülke genelinde 106 bin üyesi bulunmaktadır. Jojobet Barolar bölündüğü zaman kamu görevi noktasında nasıl bir çözüm bulunacak? Bizi sivil toplum örgütleriyle karıştırmasınlar. Biz kamu görevi yapan adaletin sağlanması için mücadele eden üç unsundan biriyiz. Biz olmadan adalet dağıtılamaz. Barolar arasında rekabet olamaz.” dedi. 
    ÇULHA:  “BİZ SİVİL TOPLUM KURULUŞU DEĞİLİZ”
    Ardından söz alan Edirne Barosu eski başkanlarından Rıfat Çulha, baroların sivil toplum kuruluşu olmadığını ifade ederek, “Özellikle şunu belirtmek isterim. Biz bir sivil toplum kuruluşu değiliz. Bazıları bunu karıştırıyorlar bu yanlıştır. Biz kamu kesimi faaliyetinde bulunuyoruz. Burada yapılmak istenenlerden biri, bu sorun Türkiye Barolar Birliği dışında bir başka kuruluştan bize aktarılıp Türk sözünün kaldırılmak istenmesi. TBB'deki Türkiye sözcüğünü tamamen kuruluş amacı olan baroların ortak hareket edebilmelerini sağlayacak ve onların kamunun çalışma faaliyeti içinde Anayasal bir güvenceye kavuşturmak amacıyla oluşturulan bir çatı birliktir. Dünyada bunun yüzlerce örneği vardır. Türkiye Cumhuriyeti, muz cumhuriyeti değildir. Türkiye Cumhuriyeti imzaladığı uluslar arası sözleşmelerde bazı işleri kurumsallaştırmıştır. Anayasamızın 90. Maddesi vardır. Buradaki sözleşmeler incelendiğinde İnsan hakları bağlamında iç kamu düzenini düzenleyen kararlarla bir çatışma olduğunda uluslar arası sözleşmelerin bunların özerinde bir kural olacağı buyurucu bir kural olarak getirilmiştir. Uluslar arası sözleşmelerde Türkiye'deki avukatların birlik halinde çalışması gerektiği onlarca sözleşmede yenilenmiştir. Savcılar ve yargıçlar da bu tür birlik kapsamındadırlar. Burada yargıçlar için “Budapeşte Kuralları” vardır. Her sene hükümetler bu kurallara uyup uyulmadığını açıklarlar. Avukatların çatı örgütünü lağvedip veya böl parçala mantığıyla birden çok örgüte ayırma düşencesine saptananlar sonunda savunmamın göçmesiyle bu göçüğün altında önce kendileri kalırlar. Savunmayı bölmeye kimsenin hakkı yoktur.” dedi.

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.