“TÜRK KÜLTÜRÜNÜN EN KOZMOPOLİT PAYİTAHTI EDİRNE’DİR”

Trakya Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Uluslararası Balkan Tarihi Araştırmaları Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Rumeli’deki anavatanın kaybedilişi sırasında bugünkü Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya ve Arnavutluk’ta kalan kısımlardan anavatana yapılan büyük göç oldu. Bu göçlerle Edirne oluştu. Bizim için tarihte göçün oluşturduğu, Türk kültürünün en kozmopolit, en bölgesel renkliliği taşıyan ve dolayısıyla da başka gruplarla teması çok olan bir payitahttan bahsediyoruz.” dedi.

“TÜRK KÜLTÜRÜNÜN EN KOZMOPOLİT PAYİTAHTI EDİRNE’DİR”

Trakya Üniversitesi’nde gerçekleştirilen Uluslararası Balkan Tarihi Araştırmaları Sempozyumu’nda konuşan Prof. Dr. İlber Ortaylı, “Rumeli’deki anavatanın kaybedilişi sırasında bugünkü Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya ve Arnavutluk’ta kalan kısımlardan anavatana yapılan büyük göç oldu. Bu göçlerle Edirne oluştu. Bizim için tarihte göçün oluşturduğu, Türk kültürünün en kozmopolit, en bölgesel renkliliği taşıyan ve dolayısıyla da başka gruplarla teması çok olan bir payitahttan bahsediyoruz.” dedi.

Emre SEDEF
Emre SEDEF
20 Eylül 2019 Cuma 08:01
“TÜRK KÜLTÜRÜNÜN EN KOZMOPOLİT PAYİTAHTI EDİRNE’DİR”

Türk Tarih Kurumu ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı tarafından desteklenen 7. Uluslararası Balkan Tarihi Araştırmaları Sempozyumu, Trakya Üniversitesi’nin ev sahipliğinde Balkan Kongre Merkezi'nde yapıldı. Sempozyumda açılış konuşmalarını; Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Bülent Akyay, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Prof. Dr. Hasan Babacan, Osijek J.J. Strossmayer Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Damir Matanovic, Bosna Hersek Tuzla Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nermina Hadrigrahic, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz ve Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu yaptı. Sonrasında Balkanlar ve Göç konularında konuşmacı olarak sempozyuma katılan Prof. Dr. İlber Ortaylı ve Prof. Dr. Serbo Rastoder konuşmalarını gerçekleştirdi.

PROF. DR. TABAKOĞLU: “EN ÇOK BALKANLI ÖĞRENCİ ÜNİVERSİTEMİZDEDİR”

Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Tabakoğlu burada yaptığı konuşmada, “Edirne 1362’de Osmanlı’nın gelmesiyle başkent olmuş, 92 yıl boyunca başkentlik yapmış, esasen burada kurduğu medeniyetle Balkanları fetheden ve Büyük İstanbul Fethi’ne hazırlanılmış bir şehir. Fatih’in doğduğu şehir. Başkentlik İstanbul’a geçse de, Edirne hükmünü kaybetmemiş bir şehirdir. Edirne için Osmanlı’yı en iyi anlatan şehir diyebiliriz. Metrekareye düşen tarihi eser bakımından Dünyada ikinci, Osmanlı’nın ilk eserleri ve Selimiye’yi içinde barındıran bir laboratuar gibidir Edirne. Balkanlardan gelen, giden göçü de bizzat yaşamış bir şehirdir Edirne. O yüzden ‘Balkanlar ve Göç’ toplantısının Edirne’de yapılmasını çok anlamlı buluyorum. Trakya Üniversitesi, şehrinin ruhunu anlayarak Balkanları hedef almış bir üniversitedir. Türkiye’de en çok Balkanlı öğrencinin okuduğu üniversitedir. 4 bine yakın uluslar arası öğrencimizin yüzde 80’i Balkanlıdır. Balkan Üniversiteler Birliği 30 üyeyle başladığı yola, şu anda 80 üniversiteyle devam ediyor ve bu sayı gittikçe artmaya devam ediyor. Trakya Üniversitesi, Türkiye ve Balkanlar dendiğinde ilk akla gelmeye çalışan, Balkanlarda da üniversite dendiğinde ilk akla gelmeye çalışan üniversitedir.” dedi.

PROF. DR. ORTAYLI: “EDİRNE GÖÇLERLE OLUŞTU”

Prof. Dr. İlber Ortaylı ise, “Edirne’de göç üzerinde konuşacağız. Edirne’de tarihte 2 kere göç yaşadı. Birisi fetihten hemen sonra daha 1. Murat zamanında Anadolu’dan yapılan göçlerle ve ardından Rumeli’deki anavatanın kaybedilişi sırasında bugünkü Bulgaristan, Yunanistan, Makedonya ve Arnavutluk’ta kalan kısımlardan anavatana yapılan büyük göç oldu. Bu göçlerle Edirne oluştu. Bizim için tarihte göçün oluşturduğu, Türk kültürünün en kozmopolit, en bölgesel renkliliği taşıyan ve dolayısıyla da başka gruplarla teması çok olan bir payitahttan bahsediyoruz. Edirne bizim tarihimizdeki payitahtlardan birisidir. Şurası bir gerçek ki; bu şehirde bu hayatı yaşadık. Burası imparatorların dikkatini çeken bir yer oldu her zaman. Hadrianus bu şehri yeniden kurdu. Murat Hüdavendigar’dan beri Osmanlı imparatorluğu şehri sayısız eserlerle donattı. Bütün Osmanlı mimarisinin, doğu mimarisinin ve asıl büyük mimar olan Mimar Sinan’ın en büyük eseriyle dalgalanan bir şehirdeyiz. Bu şehrin halkı Balkanlar’ın Bosna’dan Deliorman’a kadar, Kuzey’den Güney’e Yanya’ya kadar uzanan göçmenleridir.” ifadelerini kullandı. 

PROF. DR. ORTAYLI: “BALKAN SAVAŞI’NDAN SONRAKİ GÖÇ ÇOK ÖNEMLİDİR”

Göçün ikili olduğunu ve hiç kolay bir iş olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Ortaylı, “Göç konusunda 15’nci asırları yaşayan insanlarla bizim tarihçilerimizin fikir dünyaları çok farklıdır. Hiç kimse Karaman’dan, Kastamonu’dan Rumeli’ye gitmeyi, göçe zorlanmayı hiç istemedi. Ama ondan sonra da tarih o insanların torunlarını tekrardan buraya sürüklediği zaman da bedbin oldular. Ama her seferinde de Türk halkı dirilmeyi ve geldiği bölgeyi yaşatmayı bilmiştir. En büyük göçümüz şüphesiz ki 1853-1856 yılları arasında Kırım ve Kafkasya’dan önce Dobruca’ya, ardından Türk-Rus savaşında Bulgaristan’a, Balkan savaşından sonra bütün Balkanlardan Türkiye’ye göç olmuştur. Bu çok önemlidir. Çağdaş Türkiye’nin sınırları o zaman tespit edilmiştir. Edirne, fetihten beri ilk defa elden çıkmıştır. Kahraman bir müdahale ve ardından yeniden imparatorluk topraklarına katılmıştır. Balkan devletleri her zaman kendi içlerinde göç yaşamışlardır. Bu göçler içerisinde gelen muhaciri kabul etmeye en hazırlıklı olan Türkiye olmuştur. Hiçbir zaman yerinden kopan gelen insanlar hayatlarından memnun olmazlar. Eski özlenir. Fakat eskinin acı hatıralarını unutanlar da yine Türkler olmuştur. Yerleştikleri toprakta Balkan devletlerinin karşılaştığı göç problemine benzeyen sorunları daha kolay ve daha teşkilatlı halletmişlerdir. Bu bir imparatorluk geleneğidir. Dolayısıyla Türkiye bundan da kazançlı çıkmıştır. Büyük göçlerin son dönemlerini hatırlayalım. 1912’den sonra Türkiye, Balkanlar’dan gelen göçmenler sayesinde hem yeni bir Türkçü safhaya geçmiş milliyetçilikle olan bağı kuvvetlenmiştir ve aynı zamanda da tarımdaki gelişmeler bunu izlemektedir. Şayet Osmanlı-Rus savaşından sonra Dobruca ve Deliormanlı’dan göçmenler gelmese bunların da arkasında Kırımlılar olmasa Eskişehir ovasının tarıma bu kadar verimli girmesi mümkün olmayacaktı. 1895 Osmanlı-Yunan savaşında ilk defadır ki ordumuz kendi tahıllarıyla beslenmiştir. Bu çok önemlidir. Anadolu’nun tohumları zirai medeniyete, zirai endüstriye ve okullaşmaya açılmıştır.” şeklinde konuştu.

PROF. DR. ORTAYLI: “GÖÇ OLMASA TÜRKİYE’DEKİ ANİ DEĞİŞİMİ KAVRAMAK MÜMKÜN OLMAZDI”

Rumeli’den ülkemize yapılan göçlerin çok büyük faydalar da sağladığını aktaran Prof. Dr. Ortaylı, “Şurası bir gerçektir. Rumeli’den gelen göçmenlerle Türkiye’deki sınai-iktisadi yapı her zaman değişmiştir. İnsanların haklarının gasp edilmesinin dışında bir bakımdan göç denen olaya müteşekkiriz. Eğer 1980’den sonra Todor Jivkov zamanında Bulgaristan’ın zorladığı göç olmasa belki de Türkiye’deki şehirlerindeki bu ani değişimi kavramak mümkün olmayacaktır. Türkiye’nin kasabaları, küçük şehirleri hekimlerimizin yanında eksikliği hissedilen sağlık personelinin en iyilerini gördü. Küçük merkezlerimiz elektrikçi, marangoz, ziraat uzmanı, tamirci tanıdı. Küçük şehirlerimizde yapılaşma ve yenilikler gözlemlendi. Hayatımızda bazı değişikliklere şahit olduk. Benim hocası olduğum üniversitelerde bile Bulgaristan’dan gelen öğrencilerin en iyi öğrencileri teşkil ettiği, Bulgaristan eğitim sisteminin nimetlerini buraya aktardıklarına şahit oldum. Zor bir hayat yaşamışlardı, o zor hayatta çalışmayı öğrenmişlerdi ve o gayreti bu memlekete aşıladılar. Bizim sanayileşmemizde, gelişmemizde Balkanlardan yapılan büyük göçün son derece büyük faydaları oldu. Montaj endüstirisinde, arkasından büyük endüstrileşmede, tarımda endüstriyel bitkilerin ekimine, küçük sanatların gelişmesine çok büyük katkıları olmuştur. Şurası bir gerçektir; Türkiye’nin tarihinde hala tartışılan ama eğitimimizde büyük katkısı olan köy enstitülerinin kuruluşu bile bugünkü Bulgaristan yani Tuna boyundan göç eden öğretmenlerin, en başında İsmail Hakkı Tonguç’un eseridir. Bu sayededir ki; Türk eğitiminde bir değişim başlamıştır.” dedi.

PROF. DR. ORTAYLI: “EDİRNE HER AMAN BALKANLARIN İKTİSADİ VE KÜLTÜREL MERKEZİDİR”

Konuşmasının sonunda Türkiye’nin Rumelisiz düşünülemeyeceğini söyleyen Prof. Dr. Ortaylı, “İmparatorluğumuzun Anadolu’su Rumeli’dir. 1402’den sonra tarumar olan Anadolu, Rumeli’de tekrar dirildi ve bir imparatorluk oldu. Bu çok kısa zaman aldı. Şunu da unutmayalım 1912’de kaybettiğimiz anavatanın ağabeyi yeni Türkiye’yi her bakımdan dirilttiler ve Kurtuluş savaşındaki yerlerini aldılar. Rejim farklılıkları, bilhassa komşu ülkelerimizdeki göçler Türkiye’deki üniversitelerin, liselerin, hastanelerin şehir hayatını ve çevresini değiştirmiştir. Türkiye yerli halkı ve gelen Rumeli göçmenleri en kısa süre uyumu sağlamışlardır ve Türkiye’nin çehresi değişmiştir. Edirne de her zaman için Balkanların iktisadi ve kültürel merkezidir.” ifadelerini kullandı.

Kerem Filiz

Yorumlar
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.