Bu günlerde toplum olarak cefasını çektiğimiz yaşantımızı kısıtlayan ve daha ne kadar süreceği belli olmayan, yaşamın büyük oranda durduğu,üretimin yapılmadığı, çarkların dönmediği bir dönemi yaşıyoruz. Bu sıkıntılı günlerin ardından hayat normale dönmüş olsa da hiç kimse geleceğin hesabını daha önceki zamana göre yapma imkanı bulamayacaktır.
Ülkemizde bıçak sırtında giden yaşam koşulları, ekonomi bu bunalım sonrasında dar gelirliler kadar tuzu kuru paraya para demeyen kesimleri de olumsuz etkileyecektir.
Bundan sonra, ülkenin ekonomik imkanlarının büyük kesimine hakim olanlara, bu olanağı onlara sağlayanlar da bu bunalımdan etkilenecektir.Ülke kaynaklarının tükenme aşamasına gelmesi sonucu yöneticiler bir kez daha düşünmek zorunda kalacaklardır. Ülkemizde her kesim bu olumsuz şartlardan nasibini alacaktır.
Yaşam koşullarının zora girmesi ülke kaynaklarını daralması varlıklı kesimlerin de eskisi gibi at oynatmalarını engelleyecektir.
Ekonomik şartların daralması sonucu devletin sırtından geçinmeye alışık olanlar bu imkanlara kavuşması çok daha zorlaşacak,dar ve sabit gelirlilerin yaşam şartları bugünkünden çok daha ağır olacaktır.
Ülkemizde istihdam imkanları kısıtlı,işyerlerinin çalışamadığı ,işverenlerin devletten gerekli desteği alamadığı zamanlarda fabrikalarda iş imkanı sağlaması çok zora girecektir.
Bu zor günlerden sonra en dara düşecek olan, her zaman bundan olumsuz etkilenen tarım kesimi olacaktır.
Ekim dikim yapılan bu aylarda bakıyoruz tarım girdi fiyatları almış başını gidiyor. Tohumluk ve gübre fiyatları yetkililerin ifadesine göre %25 zam görmüş.
Bunun yanına diğer giderleri de kattığınızda çiftçilerimiz nasıl tarlasını ekebilecek.
Daha da önemlisi hiç kimse yarın ne olacağını bilmiyor.Ürününü nereye ve kaça satacağından endişe duyan bu insanlar nasıl piyasaya güvenip geçimlerini sağlayacak.
Uluslararası bu tehlikenin piyasaya yansıması ,yaratacağı ekonomik olumsuz tablo dileriz beklendiği gibi olmaz.
Bu günlerde sendikalar meslek kuruluş temsilcileri varlığı ile yokluğu belirsiz siyasi parti temsilcileri parlamenterler yarın ülkenin karşı karşıya kalacağı ekonomik engeller konusunda kafa yormalı. Bu konuda hesaplar eskiyi baz alınarak yapılamaz.
Sadece bizim ülkemizde değil, tüm ülkelerde yaşanacak bu bunalımı siyasi tabloyu da etkilemeyeceğini kim garanti edebilir.
Daha önceki yıllarda yaşanan bu tür felaketler ülkelerin ekonomilerini kadar siyasi tercihlerini, de etkilemiştir.
Geçmişte bu olanlardan da herkesin ders alması gerekir.
Bugün olduğu gibi siyasi kutuplaşmalar devam ederse kimin enkaz altında kalacağı belli olmaz.
Onun için siyasilerin bu günlerin önemini, yaratabileceği olumsuz sonuçları dikkate alarak daha duyarlı davranmaları,toplumda kutuplaşmaya meydan vermemeleri gerekir.
FIKRA
PAZARLIK KIZIŞTI
Bekri Mustafa Bursa’ya gider. Şifalı kaplıcalara girdikten sonra İstanbul’a dönmeye karar verir.Birkaç yolcu ,ile birlikte bir yelkenliye biner.Denize açıldıktan sonra müthiş bir fırtına kopar.Tekne beşik gibi, sallanmaya başlar.Yelkenlide çoğu tüccar olan yolculardan bazılar ellerini havaya kaldırıp:
Allah’ım bu fırtınadan sağ salim kurtulursam fakir fukaraya teneke teneke yağ dağıtacağım” der. Bir diğeri :
“Allah’ım bu fırtınadan sağ salim kurtulursam servetimin yarısını yoksullara dağıtacağım” diye dua eder.
Bunu gören Bekri ellerini havaya kaldırarak:
“Ey Allah’ım dayan tüccarlar arasında rekabet kızıştı,tam alışveriş zamanıdır. Fırtınayı dindirme de adaklar çoğalsın, bu da bizim gibi fakir fukaraya yarasın” der
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?
KOLERA İÇİN MADALYA BİLE ÇIKARILMIŞ
Tarihimizde kolera vakası için ilk madalya çıkaran kişi Osmanlı Sultanı Abdülaziz’di.1865 yılında İstanbul, Suriye ve Irak’taki kolera salgınının önüne geçmede yararlık gösterenlere verilmek üzere hazırlanan madalyayı devrin ünlü oymacılarından Abdülfettah efendi yapmıştı.Gümüşten yapılan kolera madalyasının ön yüzünde güneş kursuna benzetilen Abdülaziz’den Işınlar fışkırmakta öteki yüzünde de Osmanlı Devletinin simgesi olan bir büyük ağaca şimşekler düşmektedir.
