İl Halk Kütüphanesine sık sık gider kitaplar arasında huzur bulurum. İnsanla kitaptan başka kalıcı ve sağlıklı bilgi kaynağı olduğunu sanmıyorum. Yıllar öncesini hatırlıyorum da: O zamanlar İl halk Kütüphanesi şimdiki Halk Eğitim Merkezi yanında küçücük bir yerdeydi.
Kütüphanede yararlanacağınız kaynaklar çok sınırlı olmasına rağmen öğrenciler o sıkışık ortamda yine de okuma alışkanlıklarını sürdürüyorlardı. Şimdi olduğu gibi istediğiniz kaynağı uzun süre aramak zorunda kalıyordunuz.
Çoğu kez kütüphanede oturacak yeriniz olmadığı için ayakta kitap okumak zorunda kılıyordunuz. Böyle günlerden bugünlere geldik. Şu an modern kütüphanelerimiz var. her istediğiniz kitabı bulma imkanınız olmasa da Çok geniş imkanlara ve mekana sahip.
Oraya gidip saatlerce kitaplarla baş başa kalma imkanınız var. Üstelik kütüphanelerimizde İnternet sistemi de bulunuyor.
Ülkemizde basılıp yayınlanan dergiler de mevcut. Oraya gittiğimde huzur buluyorum.
Kahve köşelerinde ve internet kefelerinin sağlıksız ortamında zaman tüketen emeklilerimiz ve gençlerimiz hiç olmazsa boş kaldıkları bazı günler kütüphaneye gidip, öğrenmek istedikleri konuları kapsayan kaynaklardan yararlansalar. Ne yazık ki, kütüphanelerimizde bu kadar konforlu ve sağlıklı ortam ve okuma imkanları olsa da bakıyorum salonlar yine boş.
Kütüphanelere gittiğinizde yıllar önce yayınlanan gazeteleri de inceleme imkanınız oluyor. Bunları okuduğunuzda sizi o günlere götürüyor.
Ülkemizin nereden nereye geldiğini öğrenme imkanınız oluyor. Onun için özellikle gençlerimizin kütüphaneleri ihmal etmemelerini öneririm. Kütüphanelere gittiklerinde özellikle geçmiş tarihimizi yansıtan eserlere göz atıp, nereden nereye geldiğimizi öğrenmeleri böylece bu güzel yurdun daha da ileri düzeye ulaşması için el ele verilmesi gerektiğinin önemini idrak etmelerini dilerim.
****************************************************************
ÜÇ ZARF HİKÂYESİ
Aşağıda anlatacağım hikâye farklı şekilde anlatılır ve yorumlanır. Bazıları burada söz konusu olan kimseyi Hükümdarın veziri olarak ifade eder bazıları ise işleri bozulan bir işadamı siyasetçi diye nakleder. İşin özü şu; Bir yöneticinin veya işadamının, siyasetçinin veya hükümdarın işleri, halkla ilişkileri çok bozuk gitmektedir. Ne yaparsa yapsın işleri bir türlü rayına oturmuyor istenildiği gibi olmuyordu.
Bu durumu bilge bir kişiye anlatılır. Bu kişi “ Sen hiç merak etme bende senin bu sorununu çözecek reçete hazır” der. Kendisine, ne yapması gerektiğini söyler.
“ sana üç zarf vereceğim. Böyle durumlarda İlk olarak, birinci zarfı açacak gereğini yapacaksın.
Eğer işinde bir değişiklik, rahatsız olduğun konularda düzelme olmaz durumun düzelmezse bu kez ikinci zarfı açacaksın.
Onda da gereğini yapacaksın soruna çözüm bulamazsan son olarak üçüncü zarfı açacaksın” diye arkadaşına üç zarfı vermiş. Zarfları alan zat heyecanla ilk zarfı açmış.
Zarfta “kendinden önceki yöneticileri suçla” diye yazıyormuş.
Başlamış daha önceki yöneticileri,veya siyasetçileri kıyasıya suçlamaya. Aradan bir süre geçmiş bakmış ki durumda değişen bir şey yok aynı durum devam ediyor. Bu da çare olmayınca, bu defa ikinci zarfı da açmış.
Orada da “çevreni suçla” diye uyarı varmış. Bu defa da çevresinde olanları suçlamaya başlamış. Sonucunu görmek için sabırla beklemiş.
Bakmış ki, yine de değişen bir durum yok sorunları artarak devam ediyor. En sonunda üçüncü zarfı açmaya karar vermiş. Bu zarfta “ sen de üç zarf hazırla” diye yazıyormuş…
**********************************************************************
KISSADAN HİSSE
Günümüzde, özellikle bu örneği siyasilere yorumladığımızda bu üç zarf hikayesini uygulaması gereken ve uygulayan siyasetçilerimiz yok mu?
Onlar da zarfları ardı ardına açtıklarında üçüncü zarftan sonra sorunlarına çözüm bulamayıp başkalarına havale edeceği zaman gelemez mi?
Acaba yöneticilerimiz şu anda hangi zarfı açma telaşında sorunlarına bu kuralları uygulayıp çözüm yolu arıyorlar. Ne diyelim Allah, herkese akıl fikir versin. Ülkemiz içten ve dıştan oluşturulmak istenen kaos ortamından korusun.