Ahmet Kutsi Tecer’in dizeleri olan “ Orada bir köy var uzakta-O köy bizim köyümüzdür- Gitmesek de tozmasak da –O köy bizim köyümüzdür” mısralarına tıpatıp uyan bir köyümüz var. bu köy varlık içinde yokluk çeken bir köy.
Edirne’nin Uzunköprü ilçesine yaklaşık 28 kilometre uzaklıkta ilçenin Malkara ilçesiyle sınır köyü olan Çavuşlu köyü.
Bu köyün merasından bir asrı aşkın süredir. Linyit madeni çıkarılıyor.
Bu süre zarfında bölgemizin yakıtının bir bölümü bu köyden çıkarılan linyit kömürü ile sağlandı.
Daha önceleri kömür bir galeri kazılarak toprağa fazla zarar vermeden elde ediliyordu.
Teknoloji gelişti. Şimdiki maden sahipleri toprak altındaki kömürü almak için üzerindeki verimli toprağı kazarak altındaki kömürü alıyor.
Peki bunda ne var diyeceksiniz.
Çok şey var. Kömür almak için geniş alanda kazılan bu toprak, madencilerin işleri bittikten sonra aynen bırakılıyor, çukurlar kapatılmıyor.
Maden alanları köstebek yuvası gibi çukurlarla kaplı . Bu konumda binlerce dönümlük alanda verimli topraklar maden çıkarmak için heba edildi.
Daha önceki yıllarda rahmetli Valimiz Koru Engin’i bu toprak katliamını görmesi için köye gitmesini sağladık. Manzarayı görünce hayrete düştü.
Bazı girişimlerde bulundu sonuç alınamadı.
Köy muhtarı ve köylülerin de bu katliamı önleme gayreti sonuç vermedi.
Köylüler, “maden sahiplerinin arkaları güçlü olduğu için toprak katliamına engel olamıyoruz. Meramız yok oluyor. bu merada gezen hayvanlarımız madencilerin açtığı çukura düşüp telef oluyor” diyorlar
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
BURADAN BİR KEZ DAHA DUYURUYORUM.
Uzunköprü ilçesi Çavuşlu köyü merası savaş alanı gibi. Ormanlık oksijen deposu olan mera delik deşik olmuş. Madenciler kazdıkları toprağı aslında eskisi gibi bırakmaları yasa gereği olduğu halde olduğu gibi bırakıp gitmişler.
Yöneticilerimiz yeşil alan yaratmak için çaba harcıyor.
Burada ise var olan yeşil alan olan mera maden işleticilerine kurban ediliyor.
Bunlar afaki iddialar değil.
Köyü ziyaret eden etkili ve yetkili büyüklerimiz köye gittiklerinde bir zahmet köy merasına da göz atsınlar ve köylülerden bu konuda bilgi alsınlar bana hak vereceklerdir.
Bu sınır köyü varlık içinde yokluk yaşıyor.
Yolları kış geldiğinde çamurla kaplı .
İlin diğer köylerine sağlanan imkanlar bu köye sağlanamıyor.
Seçim öncesi köy yallarının yapılması için az miktarda yola döşeme malzemesi, getirilmiş öyle duruyor. Köyün ortak geliri yok yollar yapılamıyor.
Ne yazık ki, köy muhtarı da köyün sorunlarını yetkililere iletmede yeterli değil nereye başvursa eli boş dönüyor
Köy eski bir yerleşik alan içinde istiklal savaşında şehit olanların mezarları var. maden ocakları kapandığı için köy göç veriyor.
Köyün merasının durumunu görmesi gereken yetkililerin merada yapılan katliamı görmelerini istiyorum.
Bu talebim köylülerin talebidir. Köylüler gözden ırak gönülden de ırak olduk” diye yakınıyorlar.
Bu konunun takipçisi olacağım. Köyümün bu güzel ,yem yeşil görünümlü merasının yok olmasına gönlüm razı olmuyor. Yetkililere duyurulur….
DÜŞÜNÜLENLER SÖYLENEBİLSE
Bölge insanı olarak düşündüğümüzü söylemek, haklı istediğimizi duyurma, ilgili yerlere iletme alışkanlığımız yok.
Hayati önemi olan konularda dahi söylenmesi gereken şeyleri söylemiyoruz. Bu sonunda hakkını aramada da zaafımızı ortaya koyuyoruz.
Aslında demokratik ülkelerde insanlar haklı olduğu yerde söylemek istediğini açıkça söyleyebilmeli, hakkını sonuna kadar savunmalı.Ne yazık ki halkımızda bu hak arama alışkanlığı gelişmedi.
Kendi haklarını savunmadan aciz olan bazı vatandaşlar ise bu taleplerini ya basın ya da başka aracılar vasıtasıyla iletmeyi uygun görüyor, kendisinin ön plana çıkarmak istemiyor.
Sorunlarını iletmek çözüm sağlamak için bir anlamda maşa arıyor. Başkaları sorumunu çözsün bn yararlanayım diyor.
Bu da çoğu zaman sonuç vermiyor. İnsanlar haklı olduğu konularda kendi taleplerini açıkça cesurca ilgili yerlere iletmeli ilgilenilmiyorsa daha üst makamlara aktarmalı.hakkını sonuna kadar aramalı.
Hak arama başkalarına havale edilirse o bir noktada tıkanır kalır istediğinizi elde edemezsiniz.
Çoğu kez de “ Bu hakkı neden kendisi talep etmiyor, başkalarını araya koyuyor” diye haklı tepkiler gelir.
Onun için hakkımızı düşüncelerimizi açıkça söyleme bunu çekinmeden yapma alışkanlığı kazanmalıyız.
Hiç kimsenin başka birinin hakkını yeterince savunamayacağı anlayışını kafamıza yerleştirmeliyiz.
Başkalarının hakları çoğu kez bir çıkar, menfaat karşılığında savunulur.
Bunun da o kişiye yararı olmaz.
----------------------------------------------------------------------------------------------------
FIKRA
HUKUK FAKÜLTESİ
Anadolu’dan İstanbul’a gelen bir öğrenci Hukuk Fakültesine kaydını yaptırır. Büyük kentin güzelliği bu öğrencinin aklını başından alır derslerini önemsemeyip aylarca gezip tozar.
Yıl sonuna doğru babası ziyaretine gelir.
Birlikte şehri gezerken, Beyazıt Meydanına giderler, orada genişçe bir bahçeye girerler. Babası bu arada genişçe bir binayı göstererek oğluna sorar:
“ Bu bina ne oğlu hastane mi?”
“ Babacığım ben de bilmiyorum , bir bilene soralım” der
Bu sarada yanlarından geçen bir gence sorarlar:
” Affedersiniz bu bina nedir acaba”
Genç cevap verir:
“Bu mu ? Hukuk Fakültesi”