Cumhuriyetimizin en önemli kazanımı olan, ülkeye istihdam yaratan kurumları, halkın ortam malı olan alın teri ile kazanılan fabrikaları satmakla bitiremiyorlar.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan bu yana halktan kesilen paralarla kıt imkanlarla yapılan on binlerce kişinin çalışarak ekmek parası kazandığı ailesini geçindirip emekli olduğu kamu kurumları bugün haraç mezat satılıyor
.Satılıp buralarda tekrar bir iş alanı açılsa amenna.
Maalesef hiç öyle olmuyor, Satılan kamu mallarının, fabrikaların arsalarında çok katlı binalar ve rezidanslar yükseliyor, ya da halkın tüm varlığını sömüren, küçük esnafları yok eden AVM’ler bu devlet fabrikalarının yerini alıyor.
Peki buradan elde edilen paralar halkın sorunlarını dindirmek yaşamını kolaylaştırmak için kullanılıyor mu derseniz hiç öyle olmadığını Devletin resmi istatistikleri ortaya koyuyor.
Devlet kurumlarının satışından elde edilen paralarla ancak başka ülkelerden alınan kredilerin faizlerine gidiyor.
Kısaca halkımızın, emeği nafakasından kesilen paralarla yaptırılan devlet kurumları önce itibarsızlaşıyor.
Bu kurumlara yatırım yapılmıyor, Teknolojik yenilikten mahrum bırakılıyor,
Siyasilerin arpalığı haline getirilip sürekli zarar ediyor.
Atıl duruma gelen bu kurumlar daha sonra” zarar ediyor bunu satmaktan başka çare yok” denilerek yok fiyatına satılıyor.
Ülkemizde bunun sayısız örnekleri var.
En çarpıcı olanı Telekom gibi çok kar eden bir kurum kaşla göz arasında satıldı.
Et Balık Kurumu, fakir fukaranın kesesine uygun fiyatla ürün aldığı bu kurum yine elden çıkarıldı.
Şimdi akılları başına gelmiş yeniden kurulması isteniyor.
Bunun gibi özelleştirme adı altında elden çıkarılan devlet kurumu sayısını sıralasak yüzlerce sayıya ulaşır.
FIKRALAR
Sarışın bir kadın yanmış kulağı için doktora gider.
Doktor kendisine kulağının nasıl yandığını sorar.
Kadın:
“ Evde ütü yapıyordum birden telefon çaldı. Telefon yerine sıcak ütüyü kulağımı götürdüm” demiş.
Doktor:
“ Peki diğer kulağın neden yandı” deyince kadın:
Biraz sonra telefon tekrar çaldı bu kez diğer kulağıma götürdüm onun yanmasına neden oldum” diye cevap vermiş.
DİLE BENDEN NE DİLERSİN
Bir adamın önüne aniden bir cin çıkar kendisine:
“ Dile benden ne dilersin” diye sorar
Adam:
Avrupa ile Amerika arasına köprü yap” der cin telaşlanır
bir başka sormasını ister.
Adam:
“Dünyaya barış ve özgürlük gelsin” talebinde bulunur.
Bunun üzerine cin kendisine soru yönelten adama:
” Söyle bakalım Avrupa ile Amerika arasında kurulacak köprünün genişliği ne kadar olsun”
YÜZME BİLMEYEN BAŞBAKAN
Bir memleketin başbakanı “az konuşurmuş”, her fırsatta soru soran gazetecilere cevap vermezmiş, diyeceği varsa basın sözcüsü konuşurmuş:
“Sayın başbakan bugün şunlarla görüştü, şu toplantıya katıldı, şu kanunu imzaladı.”
Başbakanlık sözcüsü bir gün gazetecilere şaka yapayım demiş:
“Başbakan bugün gölü yürüyerek geçti!”
Gazeteciler şaşırmış:
“Ne yaptı, ne yaptı?”
“Gölü yürüyerek geçti!”
Ertesi gün gazetelerden birinin manşeti:
“Yüzme bilmeyen başbakan gölü yürüyerek geçti!”
Ve haberin yorumu:
“Yüzme bilmeyen başbakan mı olur?”
ŞEMSİYE ALMADINIZ
Kuraklık var, yağmur yağmıyor, nefesi kuvvetli bir hoca getirmişler, hep beraber tepeye yağmur duasına çıkmışlar, akşama kadar dua etmişler, bir damla yağmur düşmemiş...
“Hani hoca efendi, yağmur nerede?”
Hoca terslemiş:
“Sizin kalbiniz bozuk!”
“Niye?”
“Eğer yağmur yağacağına inansaydınız, şemsiye taşırdınız. Bir ben inandım, şemsiye aldım, o da yetmedi!”
DİKKAT ET SENİ DE BURAYA GETİRİRLER
Churchill, akıl hastanesini dolaşırken birinin kendisiyle hiç ilgilenmediğini görmüş:
“Ben kimim biliyor musun? Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun başbakanıyım!”
Hasta gülmüş:
“Dikkat et, ben de böyle diyordum, alıp buraya getirdiler.”
bahis siteleri - deneme bonusu veren bahis siteleri - kaçak iddaa illegal bahis - kaçak bahis