Geçen günlerde iç açıcı bir çim kokusu girdi pencereden. Kışın “pencereden kar geliyor” olsa da yazın da böyle çim, çiçek .. kokuları sunar bize doğa.

Meğer bahçedeki çimler biçiliyor muş.

İnsan içerde olunca baharın geldiğini anlar mı? Sorusu geldi aklıma.

Elbette gelen- giden olur. En azından kuşlar, çiçekler ve bahar rüzgarlarıyla ulaşanlar.

Hele hanımeliler, filbahriler ve şu anda olduğu gibi iğde kokuları. Yani neredeyse bu ağaçların altından ya da yakınlarından geçmek olası değil. Daha sonra da ıhlamur kokuları aynı işlevi yerine getirecektir. Binlerce kır çiçeği de bedava kolonya gibi elinizin altında.

Çiçekten açılmışken bir deyiş üzerinde durmak geldi içimden.

Son günlerde ulaşım sorunları nedeniyle yapılan gösterilerde Başkanımıza yine: “Çiçek ekmekten başka bilmiyor” diyenleri kınamak geldi içimden. Kenti çiçeklendirmeyi eleştirenler de var.

Hemen Atatürk’ün bir sözünü anımsatmalıyım: “Orman, çiçek ve yeşillik uygarlık demektir.” Orman Çiftliği bu söylemin ürünü ve simgesidir, yanılmıyorsam.

Ormanın, ağacın, çiçeğin ve yeşilliğin hem maddi, hem manevi açılardan sayılmayacak denli yararı vardır. İlkokul öğrencilerine sorun onlar da sayar bu yararları.

Sağlıklı nefes almamız bile en basit örneği ile onlarla olasıdır.

Ben bu kente yetmişli yıllarda geldim. Kırık dökük bir kentti Edirne. Yani bir zamanların başkenti Edirne. Çok belediye başkanı gelip geçti. Çoğunun yalnızca gezip tozmaktan başka bir iş yaptığını anımsamıyorum. Çin’den Maçin’e uydurma bahanelerle ve kasadan gezmedikleri yer kalmadı. Çoğunun gölgesi vardı, kendi yoktu. İyileri de oldu elbet. Ancak üç dönemdir seçilen Sn. Hamdi Sedefçi döneminde Edirne değişip güzelleşmeye başladı. “ Bir Avrupa kenti gibi…” oldu kent diyenleri çok duydum. Ama çekemeyenler her zaman bir kulp bulabilir. Bahane arayınca şöyle ya da böyle bulunur.

Ben, Sayın Başkanı Edirne’yi Edirne yapmasından ötürü kutluyor ve devamını diliyorum. Çünkü o, Edirne’ye damgasını vuran başkanlar arasına girmeyi hak etmiştir. Ve ilk sıralarda yer almalıdır.

Edirne’yi Edirne yapan odur kanımca. Eee boşuna dememişler “meyvalı ağacı taşlarlar diye…

Doğalı doğa zenginliğini, onunla bütünleşebilmeyi , elele vermeyi becerebilenlere bir şiirim olacak. Bunu bu saydıklarıma ve Sedefçi’ye armağan ediyorum. Amaç daha iyi bir dünya, daha güzel görünümlü kentler… dileğiyle….

YEŞİL GÖZLÜ YALNIZLIK

Ağaçlarla büyüdüm ben

Oyuncaklarımdı meşe palamutları

Vitaminimdi özmelekler, ahlatlar, alıçlar

Tabaktan değil

Dalından koparıp yerdik meyveleri

Yeşilin buruk ve yabansı tadı bilir bunu

Kah bir ağacın dalında kuştum

Kah bir ağacın altıydı yağmurluğum

Kalın bir dala kurulurdu salıncaklar

Hazzın uç noktalarında

Uçardım barış açardım özgürlük

Kitaplarımdaki aydınlıktı ağaç,

Defterimde ki aklık

Ve sordum hep çocukluğuma

Neden giderek azalıyor ağaçlar

Neden yanık yüzüyle bakıyor orman

Neden hüzne kayıyor toprak

Ve neden, yeşil gözlü bir yalnızlık

Uzaklaşıyor bizden

Yeşille mavi dans edermiş oralarda

Barışa Akdeniz’den

Yamalı bir orman şimdi gözlerim

Güneşten yanmış

Sıcaktan kavrulmuş gönlümde

Ne bir kuş ne bir gölge

Yeşil ve orman dönüşüyor

Bir ulu özleme

Meşeyi, gürgeni, kayını

Tanıdım Istıranca’larda

Ilgaz’da temmuz beyazlığı idi kar

Toros’larda yaz kış öpüşürken çamlar

Ülkemi gezip görme zamanı

Bir yeşil bayramdı akşamlar

İnsanlığımdan utanır oldum şimdilerde

Bir yaprak bile bulamayacağız bir gün

Örtmeye ayıplarımı

Bir gün bir akvaryuma sığarsa doğam

Bir kafes kuş sesiyle

Özetlenirse orman

N.TEZCAN

 (Çağla Tadı kitabımdan)

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.