Toplumu gerçek sorularından uzaklaştırmak için suni gündemler yaratmak veya zamansız konuları saptırmak son yıllarda moda oldu.
Bir bakıyorsunuz hiç hesapta ve gündemde olmayan bir konu bir anda gündemi oluşturuyor.
Bu konu toplum için çok önemli olsa da ulusal özelliği bulunan gündem arasında kaybolup gidiyor.
Böylece, adeta “ Cambaza Bak” misali önemli toplumsal meseleler ikinci planda kalıyor. Son bir aya baktığımızda Afrin operasyonu çok önemli bir gündem oluşturduğu için, ilaca yapılan zam ,, ittifak yasası, ve 14 Şeker fabrikasının özelleştirilmesi gerçekten önemli konular olmasına karşın ulusal düzeyde olan sorurun nedeniyle gündeme gelip tartışılmıyor.
Bunları böyle önemli zamanlarda gündeme taşınması ise ayrı bir sorun. Neden daha önce veya sonra değil de tam böyle önemli günlerde gündeme taşınıyor. O da iktidarın bir taktiği olsa gerek.
Bakıyoruz Trakya’dan başka şeker fabrikaları konusunu kapsamlı bir şekilde gündeme taşıyan başka iller olmadı.
Bazı bölgelerde yapılmak istenen girişimle İse çok güdük kaldı.
Aslında ekonomisi bizden daha çok bu fabrikalara bağlı olan yörelerden ses seda çıkmaması iktidarın baskısı sonucu oluştuğu anlaşılıyor.
Onlar da bu ilgisizliğin zararını anlayacaklar fakat o zaman iş işten geçmiş olacak. Bugüne kadar ürünlerini sattıkları, avansını küspesini aldıkları fabrikaların yeninde yükselecek AVM’lere halkımız ancak müşteri olarak girebilecek.
Satın alınan fabrikaların aynı iş dalında faaliyet gösterecek diye zorunluculuğu bulunmuyor. Bugüne kadar özelleştirilen kamu fabrikaları buna örnek oluşturuyor.
Özelleştirilecek Alpullu Şeker Fabrikasının yerinde bir süre sonra devası marketlerin yapıldığını gördüğümüzde şaşırmayalım.
Onun için bugün bizlere “cambaza bak” dendiğinde gösterilen yere değil gizlenmek istenen yere bakmamak gerekir.
Eğer onların gösterdikleri yere bakarsak böyle ulusal değerlerimiz bir bir elden gidecek.
VEFASIZLIK DEĞİL Mİ.?
Uzun yıllar gazetecilik mesleğine hizmet veren sürekli basın kartı sahibi Hüsnü Saçkesen Ağabey Allah’ın rahmetine kavuştu.
Nur içinde yatsın. Değerli büyüğümüzün hafta sonunda Eski Cami’de yapılan cenaze törenine gittiğimizde meslektaşlarımızdan çoğunu orada göremedik.
Bunlardan bazıları geçerli mazereti olduğu için katılmamış olabilirler. Onlar da hiç olmazsa bir çelenk göndermeleri gerekmez miydi.?
Aslında bu çileli meslek mensuplarının cenaze namazları daha görkemli olmalı. Tüm meslektaşlar orada bulunmalıydı.
Acaba bu vefasızlık neden? Bugün Hüsnü Ağabeyimizin geldiği bu dünyadan veda yerine yarın bizler de geleceğiz.
O cenazeye katılan yakınlarımız, meslektaşlarımızın cenazeye katılmadığını gördüklerini ne hissedeceklerdir? Hüsnü Ağabeyin yakınlarının yerine kendi yakınlarımızı koyalım üzüntü duymazlar mı?
Hüsnü Ağabeyi bu son yolculuğunda yalnız bırakan meslektaşlara sitem etmekle yetineceğim.
Böyle olmamalıydı.
BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ,?
PASTIRMA BİZE OĞUZLARDAN MİRAS KALDI
Tarihimizde ilk pastırma Oğuz Türkleri tarafından yapıldı.
Savaşçı oldukları için ömürleri atın üzerinde geçen eski Türkler, yola ve savaşa giderlerken yanlarına tuzlanmış at ve sığır eti alırlardı.
Durup dinlenmeye zaman ayıramadıklarından atın eyerine bacaklarının arasına sıkıştırdıkları bu tuzlu et parçaları, günlerce haftalarca süren yolculukları sırasında basıla basıla bastırma( yani ( pastırma) olurdu karnı acıkan atlı eyerindeki bu tuzlu etten bıçağı ile bir parça keser , yerdi.
Pastırma daha sonraları evlerde de yapılmaya başlandı. O zamandan kalma gelenekle en iyi pastırma Kayseri’de yapılmaktadır. Pastırma Türkler tarafından Rumeli’ye de geçmiştir.Sırt, kuş gönü, şekerpare ve dilme olarak dört pastırma türü bulunmaktadır.