İlgü, konu ile ilgili olarak şöyle dedi, “Ülkemizde hayvancılığın gelişmesi için devlet desteğinin doğru ve etkili bir şekilde verilmesi gerekir. Bunu yaparken üreticileri başka ülke üreticilerine karşı korumak zorunluluğu vardır. Ülkemizde uzun yıllardır destekler sağlanıyor , Fakat bu destekler isim değiştirilerek, adeta verilmez duruma getiriliyor.Örnek vermek gerekirse eskiden suni tohumlama yapılan hayvanlara inek ve buzağı desteği ayrılıyordu. Şimdi bu iki destek birleştirilip buzağı desteği haline getirildi. Suni tohumlama yapılması dahi hayvan doğum yapacak doğurmasından sonra dört ay süresince yerinde kalacak. Yapılan bu yardımı o kadar büyüttüler ki artık yardım yapılamaz hale geldi. Verilmiş gibi yapılan destek aslında verilmiyor”dedi.
EDİRNELİLER DESTEK ALMADI
Edirnelilerin 2018 yılının desteğini almadığını belirten İlgü, “Bakıyorsunuz destek yapılıyor gibi olunuyor. Buna rağmen iki yıl öncesi desteği dahi alınmamış. Reklamlarda destek veriliyor diye bildiriliyor Fakat üreticilerin eline geçen bir şey yok. Hayvancılığın geliştiği ülkelere baktığımızda hayvancılık ancak destekleme ile gelişiyor. Bu sağlanmadığı zaman hayvancılık geriler. Hayvancılık toplumlar için çok önemlidir , hayati önemi vardır. Zira hayvansal ürünler insan sağlığı açısından çok önemlidir. İnsanların sağlıklı kalması için hayvansal ürünleri alması gerekir. Hayvansal gıda almadan da yaşanabilir fakat bu daha kısa süreli ve sağlıksız yaşama olur. Hayvansal ürünle beslenmeyenlerin zekaları gelişmez” dedi.
DÜNYADA ET YİYENLER OT YİYENLERİ YÖNETİR
Dünyada et yiyen ülkeler ot yiyen ülkeleri yönettiğini belirten İlgü, “Hayvansal gıda dendiğinde bunun içine et, süt yumurta, balık bunların tamamı hayvansal gıda kapsamına girer. Bunun yanında ülkede hayvancılık konusunda uygulanan yanlış politikalara değinmek isterim. Ülkemizde hayvancılık yapan üreticilerimiz ülkedeki demografik yapının korunması açısından ve hayvancılığın gelişmesi için çok önemlidir. Ülkemizde hayvancılık konusunda küçük aile işletmeleri çok önemlidir. Bu işle uğraşan üreticilerimiz başka işleri olmadığı için bu işi yapıyorlar. Uygulanan yanlış hayvancılık politikası ile bu insanlarımızı mesleğinden bıktırdılar. Hayvancılık yapanlar yetiştirdikler hayvanların bir kısmını satıyor. Hayvancılık yapanlar aynı zamanda besicilik yapıyorlar.yetişen hayvanların bir kısmını satıyor bazılarını ise damızlık olarak bırakıyor. Aile işletmeleri bunları yapmaktadır. Üreticimler besledikleri hayvanları tam para edecek duruma geldiğinde bakıyorsunuz devlet et ithali yapıyor. Bir hayvancılık ülkesine ithal et , ithal canlı hayvan getiriliyor. Böylece kendi üreticisi yerine başka ülkelerin üreticilerine destek sağlanmış oluyor. Bu ülkenin kalkınmasına katkı yapan kendi insanına malını satmaması için ne gerekiyorsa yapıyorsunuz. Üreticilerin elinden maliyetin altında mal alma politikası izleniyor. Yurt içinde hayvancılığın maliyetinize yüksek olduğu iddia deliyor. Peki maliyet neden yüksek oluyor?” dedi.
HAYVANCILIKTA %85 YEM GİDERİDİR
Hayvancılıkta en büyük gideri %85 ile yem giderlerinin oluşturduğunu belirten İlgü, “Hal böyle olunca hayvanların büyüyüp gelişmesi için yapılan masrafa baktığımızda üreticilerin yaptığı giderlerin büyük bölümünü yem giderleri oluşturuyor. Hayvan yemleri bilindiği gibi arpa, buğday, ayçiçeği küspesi, mısır küspesi ve silajdan oluşuyor. Bu yem ürünlerini ekerken ithal hibrit tohum kullanılıyor. Bunun maliyeti yüksek. Elde edilen ürüne baktığımızda çok düşük fiyata malını satıyor. Hayvansal yem olarak kullanılan ürünleri üretirken mazot pahalı alınıyor gübre pahalı oluyor Ekim döneminde gübre fiyatları ikiye katlanıyor. Gübre, mazot tohum elektrik kasaca her türlü girdi fiyatının artırdıktan sonra sen yüksek fiyatla mal üretiyorsun diye üreticiye kızmak insafsızlıktır. Süt fiyatının yüksek olmasına girdi fiyatının yüksek olması sebep olmaktadır.Süt inekleri kasaplık olarak verilirse etlik hayvan da olmaz. Yetkililer süt oranının ülkede yeterli olduğu iddia ediliyor. Bence yeterli değil. Araştırıldığında başka ülkelere göre hayvansal ürün tüketiminde biz dünyada sonlarda yer alıyoruz. Hayvan sayısına bakıldığında ilk sırada yer alıyoruz, Ürün tüketiminde ise Avrupa ülkeleri arasında biz en sonda bulunuyoruz.Ülke insanımızı korumak zorundayız. Başka ülkelerden gelen insanlara yardım etmek onları doyurmakla bu ülkeye iyilik değil kötülük yapmış oluyoruz. Hayvancılık gelişmediği zaman insanlarımızın sağlıkları da kötüye gidiyor. Sağlıksız toplumun gelişen toplum olması mümkün değildir” dedi.
