Edirne’ye gelip Özel İdare Başkanı Mehmet Geçmiş’i ziyaret eden Ukrayna Kiev Özel İdare mensupları Özel İdarede düzenlenen basın toplantısında ülkelerinin ekonomik ve kültürel durumu hakkında açıklamalarda bulundular.
Yapılan konuşmalarda dikkatimi çeken şu oldu. İkinci Dünya Savaşında Ukrayna’yı işgal eden Almanlar bu ülkenin verimli topraklarının üst bölümünü vagonlara doldurup Almanya’ya taşımışlar.
Bu örnek bana insan yaşamı için toprakların ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Savaş zamanlarında dahi bunun zafer kazanmak kadar önem taşıdığı bu örnekle daha iyi anlaşılıyor.
BİR DE ÜLKEMİZE BAKALIM
Bölgemizde ve genelde ülkemizde toprağımızın değerinin yeterince anlaşıldığı kanısında değilim. Her yıl yüz binlerce ton verimli toprağımız erozyon yoluyla akıp gidiyor.
Topraklarımız her geçen yıl çölleşiyor, verimsiz hale geliyor. Böyle topraklardan ancak gübre gücüyle ürün alınabiliyor. Bu da tarım kesiminde çalışanların fakirleşmesine neden oluyor.
Siyasiler lafa geldiğinde çiftçilere sahip olmada yarış halindeler. Onlara hiç toz kondurmuyorlar. Köylünün milletin efendisi olduğunu her vesileyle dile getiriyorlar. Çiftçilere yapılacak yardıma gelince işler değişiyor.
Yasa gereği Ülkemizde elde edilen Gayri Safi Milli Hasılanın yüzde biri tarım kesimine harcanacağı yasa ile belirlenmesine karşın, bu yardımın ancak yarısı tarım kesimine yardım olarak ulaşıyor. Çiftçilerimizden esirgenen paralar tarım ürünü ithalatı yoluyla başka ülkelerin çiftçilerine gidiyor.
Böyle bir ülkede tarımda kalkınma olur mu?
Nitekim köyünde geçinemediği için toprağından uzaklaşıp büyük şehirlere göç eden çiftçilerimizi tekrar toprağına dönmesi için koyun verilmesi vaat edilmiş.
Bu o kadar kolay olmayacak. Köye dönüş sadece koyun verilmesi ile gerçekleşmez.
Harabe haline gelen evlerinde nasıl oturacaklar. Altyapısı olmayan yerlerde şehirden göç eden köylüler nasıl geçinecek.
Bunlar giderilmeden köylülere koyun verilmesi onların köye dönüşünü sağlamaz.
Avrupa ülkeleri köylüleri toprağından uzaklaştırmamak için şehirde olan sosyal ve kültürel imkânları köylere götürmüşler.
Köylere her türlü desteği sağlamışlar. Ondan sonra köylüler şehre gitme gereğini duymamış. Köyünde kalıp toprağını işlemiş.
Peki, bizde öyle mi oldu? Mezralarda yaşayan köylülerimiz bir yandan terörden yıldı usandı, diğer yandan hiç devlet hizmeti gelmediği için zorunlu olarak şehirlere göç etti.
Bu şartlarda onları şehirden köylere göndermek o kadar kolay olmayacak: Bu iş öyle koyun vererek çözümlenmez.
BİR TRAFİK KONTROLÜ
Temel ile Fadime’yi trafik polisi durdurur. İkisinin de kemerlerini takmış olduğunu görünce gülümseyerek.
Direksiyon başında, trafik polisine gülümseyerek bakan Temel’e” Beyefendi bugün yaptığımız kontrollerde emniyet kemeri takan tek sürücü ve eşi sizsiniz.
Kurallara uyduğunuz için Trafik Şube Müdürlüğümüz tarafından ortaya konulan 500 liralık trafik ödülünü siz kazandınız” der ve sorar
“ Bu paraya ne yapacaksınız”
Temel sevinçle:
“ Uyy ne mi yapacağum? Hemen gidip kendime bir ehliyet alacağum.” Der.
“ Ne sizin ehliyetiniz yok mu?”
Fadime olayı toparlamak için:
“ Kusura bakmayınız memur bey, bizim Temel içki içtiği zaman ne dediğuni bilmez”
ÖZLÜ SÖZ
Eğer yürüdüğünüz yolda güçlük ve engel yoksa, biliniz ki o yol sizi bir yere ulaştırmaz.
BERNARD .SHAW