CHP’ deki parti içindeki bunalıma çözüm bulmak için üçüncü bir yol gündeme gelecekmiş.
Genel Başkanlık yarışına son vermek, partideki ikiliği kaldırmak, iç barışı sağlamak için milletvekilleri arasında böyle bir arayış yaygın.
Bunun ne olacağı önümüzde birkaç gün içinde netlik kazanacak. Bilgisine başvurduğum parti yetkilisi bu konuda şimdilik açıklama yapmayacağını söyledi.
Bu yolun her iki taraf için de yararlı olacağını, partideki sorunların son bulacağını ifade etti. Bu yeni yöntemin ne olduğunu önümüzdeki günlerde öğreneceğiz.
SORUNUN KAYNAĞI İSRAFMIŞ
Ziraat Odaları Genel Başkanı tarımla ilgili konularda pek sesi soluğu çıkmaz.
Daha ziyade genel kurul yaklaştığında diğer meslek dallarının Ankara’daki genel başkanları gibi sık sık kamuoyuna açıklama yapar. Bunun gerekçesi de seçimi kazanıp koltuğunu korumak.
Bakıyoruz bir gün önce yaptığı açıklamasında ülkede yiteceklerin israf çok edildiğinden dem vurdu. Tarımdaki açmazı bir anlamda buna bağladı.
Bu bir yönüyle doğru olabilir .
Fakat tarımdaki açmazın esas sebebi olamaz.
Başkan onların üzerinde kafa yormalı.
Bugün için onlarca tarım ürünümüzden kaç tanesi yerli üründen oluşuyor. Tüketilen yiyeceklerimizin tamamına yakını ithal ediliyor. Başkanın israf iddiasına gelince, bu zatlar üst düzeyde yöneticilerin katıldığı toplantılarda verilen yemeklerdeki israfa baksınlar.
Oralarda yiyeceklerin büyük bölümü çöpe gidiyor.
Fakir fukaranın dar gelirlilerin böyle bir derdi yok. Ne yemeğini ne de ekmeğini sofrasında ziyan ediyor.
Ekonomik zorlukları nedeniyle her şeyini idareli kullanıyor.
Önemli olan zenginlerin önüne kurulan sofralardaki yiyecek israfının önüne geçebilmek.
Sayın başkan bu yönde bir araştırma yapmalı.
Özellikle Ziraat Odalarının başında bulunan yöneticilerin tarımdaki kötü gidiş konusunda seslerini daha çok yükseltmeleri gerektiği kanısındayım.
Böyle giderse yerli tarım diye bir şey kalmayacak. Samanın dahi ithal edildiği bir ülkede nasıl yerli ürünler gelişecek.
Bu konuda Ziraat Odaları ve onların üst yöneticileri her an birlikte oldukları iktidar sahiplerine sorunlarını iletmeli.
Koltuklarını düşünüp “ Aman karşı bir şey söylemeyeyim, her şey onların istediği gibi olsun” mantığı ile yaklaşırlarsa tarım bundan sonra daha kötü duruma düşer.
Tarlalar da elden gider. Yerli tarım ürünü diye bir şey kalmaz. Bu sorunları çözmek Ankara’daki oda yöneticilerine düşüyor.
BÜ TÜR SAYGISIZLIKLAR OLMAMALI
5 Ağustos Pazar günü Edirneli bir yolcu, Tıp Fakültesinden Edirne’ye gelmek için saat 16.30 sularında arka kapısı arızalı olan 3B minibüsüne biniyor.
Araç Fakülteden hareket ettikten sonra ayakta olan yaşlı bir öğretmen, oturan gençlere yaşlılara yer verilmesi konusunda uyarıda bulunmuş.Emekli öğretmenin bu sözleri üzerine orta yaşta biri “ biz bu araçlara parasını verip de biniyoruz. Kimse kimseye yer vermek zorunda değil “ dedikten sonra o kişiye ağza alınmayacak argo sözler kullanmaya başlamış. Bize şikayette bulunan vatandaşın annesi hakaret eden kişiyi terbiyeli konuşması konusunda uyarınca bu kez bu kişi uyarıda bulunan bayana hakaret içeren sözler söylemiş. Tüm bu hakaretler yapılırken minibüste bulunan yolculardan ses çıkmamış. Uyarıda bulunan bayan son olarak araç sürücüsünün yanına giderek şikayetini söylemiş. Şoför kendisine “ bayan her şeyi bırak, sen hangi durakta ineceksin onu söyle diye yanıtlamış. İddia bu
NOT- bu iddianın doğru olup olmadığı o saatlerde seyahat eden minibüslerin kameralarından görülebilir.
Burada esas olan böyle kimselerin halkı rahatsız etmesine izin verilmemeli . Böyle hallerde şoförler ilgili yerlere duyurmalı.. Benzer olaylar hakkında başka duyumlar da kulağınıza gelmiştir.
Hatırlatırım ……
HİROŞUMA UNUTULMAMALI.!
Japonya'nın Hiroşima kenti, 6 Ağustos 1945 tarihinde ABD tarafından gerçekleştirilen tarihin ilk nükleer katliamına sahne oldu. Binbaşı Claude Robert Eatherly'in kullandığı B-29 tipi "Enola Gay" adlı uçak, saatler 08.15'i gösterirken "Little Boy" (Küçük Çocuk) adı verilen atom bombasını Hiroşima üzerine bıraktı.
Çapı 230 metre, sıcaklığı 4000 derece olan bir alev topu saniyede 440 metre hızla her yöne doğru genişlemeye başladı. 30 saniyede 12 kilometrelik bir alana yayılan bu şok dalgaları, patlamadan 8 dakika sonra 9000 metre yükseklikte atom bombası saldırısıyla özdeşleşen mantar bulutu görüntüsünü oluşturdu.
YÜZBİNLERCE KİŞİ HAYATINI KAYBETTİ
Hiroşima’ya yönelik saldırıdan 3 gün sonra 9 Ağustos günü ise Nagazaki’ye “Fat Man” (Şişko Adam) adı verilen atom bombası bırakıldı. İki kente yönelik nükleer saldırıda yaklaşık 200 bin kişi hayatını kaybetti. Nükleer bombanın yaydığı radyasyondan dolayı saldırıdan sonraki aylar ve hatta yıllarda da ölümler devam etti.
HİROŞİMA “BARIŞ KENTİ” İLAN EDİLDİ
Hiroşima’ya yönelik saldırıda ayakta kalan birkaç binadan biri olan Hiroşima Sanayi Teşvik Merkezi, “Hiroşima Barış Anıtı” olarak seçilerek felaketin en büyük simgesi haline geldi. Her yıl Hiroşima’da yaşamını yitirenler için anma töreni düzenleniyor.
Bombanın düştüğü yer yakınında kurulan Barış Parkı’nda binlerce insan bir araya gelerek, bombalamada yaşamını yitirenlerin anısına saygı duruşunda bulunuyor.
Nazım Hikmet, katliamda hayatını kaybeden çocuklar için 1956 yılında “Kız Çocuğu” şiirini yazmıştı.
Kapıları çalan benim kapıları birer birer,
Gözünüze görünemem göze görünmez ölüler.
Hiroşima’da öleli oluyor bir on yıl kadar.
Yedi yaşında bir kızım, büyümez ölü çocuklar.
Saçlarım tutuştu önce, gözlerim yandı kavruldu.
Bir avuç kül oluverdim, külüm havaya savruldu.
Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki kâat gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı, teyze, amca, bir imza ver.
Çocuklar öldürülmesin şeker de yiyebilsinler.
Nazım Hikmet RAN
AMERİKA’DAN DOST OLUR MU,?
Huroşima’da Bu katliamı yapanlar bugün dünyada barışı, demokrasiyi temsil eden ülke gibi tanıtılmak isteniyor.
Onların iki yüz bini aşkın insanı katlettiklerini bugün kemse hatırlamak istemiyor.
Bugünkü Amerika’nın Hitler faşizmininkinden farkı var mı?
Onun ötesinde bu emperyalist ülkenin Orta doğuda yaptığı katliamları da düşündüğümüzde ondan kat kat üstün insan kasabı olduğu ortaya çıkıyor.
Bu ülkelerin çıkarları zedelendiğinde her an bir Hiroşima yaratacak insan imha araçlarının olduğunu katliama hazır beklediğini unutmayalım.