Ardarda iki bayram yaşadık.

Zafer Bayramı: (30 Ağustos)

Dünya Barış Günü: (1 Eylül)

Kurtuluş Savaşımız zaferle sonuçlanınca düşman İzmir’den çekip gitti

İstanbul’un işgalini gören önderimiz ne demişti:

-geldikleri gibi giderler… Öyle de olmuştu. Geldikleri gibi gittiler. “Savunma durumunda kalmadıkça savaş, cinayettir” saptaması da onundur.

“Kurtuluştan sonra da “Yurtta Barış, Dünya’da barış” diyerek barışın ne denli önemli ve gerekli olduğunu vurgulamışı. Ama nasıl barış, nereye kadar barış? Onu da özetlemiş, barış içinde yaşamanın çizgilerini belirlemişti: “Ne kimseden bir karış toprak isteriz ne de kimseye bir karış toprak veririz.”

Zafer bayramı bence en büyük bayramlardan biridir. Bu bayramı bile yadırgayanların olması ne yazık ki acınılası bir durumdur. Ulusal bayramların bakış açısına göre tavırlanması ise, en azından Cumhuriyetimize saygısızlıktır. Atatürk ilkelerini baltalamaktır, diyenleri haksız görmek olası olabilir mi?

Zaferden sonra kurtuluşun hemen bitiminde kuruluş başlamıştır. Bir çok devrimler yapılarak çağdaş uygarlığa kapılar açılanarak temeller atılmış ve yürüyüş başlatılmıştır. Eskiyen kurumlar kurallar kaldırılmış, yenileri gündeme sokulmuştur…. Bu süreç zaman zaman engellense de çekirdek oluşmuş durumda.

Savaşın karşıtı olan barış ve Dünya Barış Günü her yıl 1 Eylül’de kutlanmakta. Kutlamak ve anımsamak iyi, çok iyi de; hayata geçirebilişe sanırım çok daha iyi, güzel ve doğru olur

Ancak ne yazık ki Dünya ve insanlık var olalıdan beri. Savaş adı altında insanlar birbirlerini öldürmeleri sürüp gitmiştir Dünya nimetleri bir türlü paylaşılamamış: insanlar birbirlerini öldürmek şeytan işi silahlar üretmişlerdir. Bir ömrü insan gibi ve insanca yaşama varken niye savaş, niye barış değil?

Barış gibisi var mı?

Barış demek özgürlük, mutluluk, başarı ve hoşgörü… demektir Ötelerde başka köy aramak, savaştan medet ummak, “Gaflet , Dalalet ve ihanettir” desek yanlış mı olur?

Ben sanmıyorum, sanmak da istemiyorum..

YA SAVAŞ YÜREĞİM YA YIKINTI

Öğle arasına yazmadan önce

Ön yargılarıma mayaladım perdeyi

Kuşlar konuşlandı sığırcık sürüsü telaşına

Yasakladım Mezopotamya’ ca gülmeyi

Kenarları buzlanmış haberleri

Nefesimle ısıttım

Kendi “ben”imi taşladım sonra

Farsça’dan çeviri buklelerine

Takıldı Arap saçlarım

Saç tellerimden

Yağmaya billurlaşan terler

Sevda ovalarına sıkışan cıvıltı

Silahımı emrine verdim sanma

Hem savaş yüreğim,

Hem yıkıntı

N. Tezcan

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.